21 Mayıs 2009 Perşembe

Gazetelerde Bugün

"Erdoğan da kızdı" başlığını kullanan Cumhuriyet, Köşk'ün tepkisinin ardından Başbakan Erdoğan'ın da Gül ile ilgili "yargılanmalı" kararını "siyasi ve taraflı" bulduğunu yazdı. Radilal gazetesi ise Cumhurbaşkanı Gül'ün "Yargılanma endişem yok" sözlerini manşetine taşıdı.

Cumhuriyet Haber Portalı



CUMHURİYET

Erdoğan da kızdı

Erdoğan, Cumhurbaşkanı Gül’ün “Kayıp Trilyon” davasında “şüpheli” olduğu ve yargılanması gerektiği yönünde karar veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ni hedef aldı. Aynı mahkemenin kendisiyle ilgili olarak da “siyasi karar” verdiğini ileri süren Erdoğan “Bazen yargıdan siyasi ve taraflı kararlar çıkabiliyor” dedi. Erdoğan, iş takibi yapan AKP milletvekillerini de eleştirdi.



HÜRRİYET

Kırda ölmedi yolda bitirelim

Hasım ailelerin çocukları âşık olup kaçınca töre diye erkeği öldürüp kızı yaraladılar. Onu da öldürmek isteyen akrabalar, silahla ambulansı kovaladı.



MİLLİYET

Vasiyetin ilk adımı kızlardan

Prof. Türkan Saylan'ın "Burslu kız öğrenci sayısı 100 bine çıkarılmalı" vasiyetine ilk uyan, Milliyet'in "Baba Beni Okula Gönder" kampanyası ve ÇYDD sayesinde okuma şansına kavuşan kız öğrenciler oldu.



RADİKAL

Yargılanma endişem yok

Milletvekiliyken yargılanmak için dokunulmazlığının kaldırılmasını istediğini hatırlatan Gül: Hukuki prosedür netleştiğinde yargılanmaktan hiçbir şüphem, tereddütüm, endişem yoktur.



AKŞAM

Komşuda Türk general isyanı

AKŞAM, Türk uçaklarıyla it dalaşına giren Yunan jetlerinin katıldığı Larissa'daki NATO üssünün başına Türk komutan atanacağını duyurdu, komşu karıştı. Muhalefet köpürüyor...



POSTA

Biraz geç oldu

Cem Garipoğlu sevgilisi liseli Münevver'i 80 gün önce öldürdü. O günden bu yana da yakalanamadı. Rusya'ya ya da Suriye'ye kaçtığı iddiası var. İstanbul Emniyeti nihayet Cem'in fotoğrafları ile yakalama kararını 81 ilin emniyetine ve sınır kapılarına dağıttı.



VATAN

İkisi de şık olmadı

Bir ilçe hakimi, Anayasa'nın milletvekillerinden daha özenle korumaya aldığı Cumhurbaşkanı'nı, Anayasa'nın ruhunu zorlayarak "şüpheli" ilan ediyor.

Milletin bütünlüğünü temsil eden Cumhurbaşkanı ise milletin bir bölümünün hassasiyetine özen göstermeyerek Türkan Saylan'ın cenazesine çiçek bile göndermiyor.



HABERTURK

Kardeşlerine ahlaksız teklif

PKK'lı Şemdin Sakık cezaevinden kardeşi Namık'a mektup yazdı: Muş'a genelev açalım. Senin ve Sırrı'nın yosmalarını çalıştıralım.



BİRGÜN

Greve sahip çıkan işçiye hapis cezası

Telekom işçileri haklarını almak için greve çıktı. İşveren ise yasaları çiğnedi, grev kırıcılığı yaptı. Ancak suçlu hakkını arayan işçiler oldu.



SABAH

Kopan bacağa 500 bin lira

Kazada bacağı kopan küçük Öznur'a, sürücü ve şirketi faizleriyle 490 bin TL tazminat ödeyecek.



TERCÜMAN

Onlar neden yoktu?

CHP'li Sevigen, Başbakan Erdoğan'a "Ömrünü bilime, eğitime sağlığa adamış olan Prof. Dr. Türkan Saylan'ın cenaze töreninde neden Hükümet'ten ve bürokratlardan kimse yoktu" diye sordu.



YENİ ŞAFAK

Şahsi hiçbir endişem yok

'Kayıp trilyon' davasında yargılanmaktan 'en küçük bir endişe ve tereddütü bulunmadığını' belirten Gül, "Tek kaygım Cumhurbaşkanlığı makamının zedelenmesi" dedi.



ZAMAN

Sincan Mahkemesi'nin kararı 'usulsuz' çıktı

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cumhurbaşkanı Gül'e yargı yolunu açma girişiminin altında hukuki skandallar çıkıyor.
21 Mayıs 2009

AKŞAM GAZETESİNDE NELER OLUYOR

İSMAİL KÜÇÜKKAYA GENEL YAYIN YÖNETMENLİĞİNDEN İSTİFA ETTİ

Tarih 10 Mayıs 2009.
Akşam’ın yayın yönetmeni İsmail Küçükkaya köşesinde şu satırlara yer vermişti:
“Fehmi Koru, Mehmet Emin Karamehmet'e, 'gazeteni okumuyorsun, başın derde girecek' derken, 'Gazetende benimle ilgili yazılar çıkıyor, bu senin başına dert açacak, benim devletin tepesindekilerle, etkili bakanlarla çok iyi ilişkilerim, TMSF'de dostlarım var' mesajı veriyor. 'Bu kadar da olur mu? Devleti yönetenler, kurumların başındakiler senin kişisel meselelerinin intikamını, kendilerine verilen kamu otoritesini kullanarak almayı düşünebilirler mi?' İnsaf!”

Tarih 21 Mayıs 2009.
Akşam gazetesinin birinci sayfasında koskocaman bir fotoğraf ve bir anons…
“Fehmi Koru Cumhurbaşkanı Gül’ün açılımını anlatmış” ve bu röportaj yarın Akşam'da yayınlanacakmış…
Cumhurbaşkanı Gül’ün meşhur açılım gezisine Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya da katılmıştı; istese bu açılımı kendisi yazardı; ancak Fehmi Koru’yla röportajı tercih etti.
Bu Türkiye medya tarihinde bir ilktir.
Ama nedeni vardır...
Röportaja neden olan açılım bahanedir aslında..
Amaç Fehmi Koru’yu ağırlamaktır…
Peki niye?
Bir hafta önce Akşam grubunu ve patronunu tehdit eden Fehmi Koru neden birinci sayfadan verilen anonsla ağırlanmaktadır?
Gelin adını koyalım... Kim adını, gazetesini böylesine ucuzlatabilir ki?
Kim bu kadar kendini ezdirebilir ki?
Kim kendini bu kadar alay edilecek hale düşürebilir ki?
Sadece bir koltuk uğruna mı tüm bunlar?
Değer mi?
Sonra birileri çıkıp "omurgasızlıktır bu" demez mi?

Bakınız...
Bunun adı biat kültürüdür.
Sebebi ise heyecanlı bir sınıf atlama telaşıdır.
Biz bunu gördük. Yaşadık.
Bu devir geçti geçiyor ama...

Hele hele sokakların aydınlığa yürüdüğü bir ülkede bunu görmeyip hala iktidarın eteklerinden tutmaya çalışmak "cücelik" değil midir?
Ankara'da, İstanbul'da yürüyen binlerce insandan da habersiz mi bunlar?
Amaçlarına kapalı kapılar ardında yapılan yağcılıklarla ulaşabileceklerini mi sanıyorlar?
O dönemin bittiğini görmüyorlar mı?
Yeni bir dünya-Türkiye kurulduğunun farkında değiller mi?

Hadi hepsini geçtik...
Biad etmek Cumhuriyet gazetecisine yakışır mı?
Saraya/ iktidara koşulsuz boyun eğen Osmanlı gazetecisinin kafasıdır bu.
1908 Devrimi'yle gazeteciler bu köhne anlayışı toprağa gömmedi mi? Gazeteciler bayramı neden kutlanıyor bunu bile mi unuttular?
Diyelim ki...
Tarihi birikimden, bilgiden, deneyimden vazgeçtik.
Bir medya yönetici, neden böylesine basit, “aman bana dokunma, ben de seni öveyim!” mesajı vermeye çalışır?
En azından bunun bile bir "terbiyesi-adabı" olması gerekmez mi?
Kim kimi kandırmaya çalışıyor?
Bugün Akşam Gazetesi'nin anonsunu yaptığı sözde gazeteci bu dönemin kirlilik sembolüdür.
Habercilikten, vicdandan geçtik, peki ahlak nerede?
Sorsalar ya; yoksul gecekondu sahibini kandırıp ucuza kapattığı fakirhaneyi yıkıp nasıl yalı kondurduğunu?
Sorsalar ya; niye TV'ler seyredilmeyen programlar için milyarları önüne serdiğini?
Bitmeyecek mi sanıyorsunuz bu dönem?
Hangi iktidar sonsuz olmuştur? Bu da bitecek.
Peki sizden geriye ne kalacak?
Babıali’nin arka bahçesinde biat edip korkan Genel Yayın Yönetmeni mezarlığı vardır. Bugün onların adını hiç kimse bilmez, tarih onları yazmaz… Unutulup gitmişlerdir…
Öte yandan, gencecik gazeteciler sormaz mı?
"Ankara kökenli gazeteciyiz" diye övünüyorsunuz, o halde Uğur Mumcu'dan da mı utanmıyorsunuz?
Bugün uçağa davet edilmek, iktidar tarafından ağırlanmak ve iktidara yakın durmak olumlu sonuçlar doğurabilir ama bütün bunlar dönemseldir, geçicidir...
Ve bir yayın yönetmeni yaptıklarıyla, duruşuyla, haberciliğiyle tarihe geçer.
İktidarının eteklerine yapışma gayretini göstererek değil...

Yani dememiz o ki...
İsmail Küçükkaya böyle bir gazeteci-genel yayın yönetmeni olmadığını hepimize göstermelidir.
İnanıyoruz ki istifa edecektir...
Ya da o röportajı geri çekecektir.
Yoksa bu vebalin altından kalkılamayacağını iyi bilmektedir...
Kendine yakışanı yapacağından hiç kuşkumuz yoktur...
Biz onu halihazırda istifa etmiş sayıyoruz...

odatv.com