19 Ağustos 2009 Çarşamba

BASINDAN SEÇME ALINTILAR

MEGALOMANYAK



“ Daha ortada fol yok,yumurta yokken İmralı’daki mahkûm, dişini gösteriverdi: Dünkü gazetelerde okumuş olmalısınız... Kendisine başrol biçtiği yeni süreçteki konumunu, Mustafa Kemal’in “devlet kuruculuğuyla” kıyasladı. Nasıl bir megalomanyak olduğunu ayrıca, “DTP de bu yeni dönemi anlamazsa, derinlemesine anlamazsa, aşılır” diyerek ortaya koydu.

Ona Barzani’nin başında olduğu gibi bir “federe” devlet verseler kabul etmezmiş. O artık klasik şablonlarla meşgul değilmiş, daha çok Avrupa modeli (!?) üzerinde duruyormuş. Ama onun modeli “Avrupa modeli”nden daha “gelişkin” imiş. Çünkü “Avrupa modeli tam demokratik değil”miş.

…Dağdakilerin başında bulunan Murat Karayılan da Le Monde gazetesi muhabirine “PKK’lıların affedilmelerinin” değil, “iki tarafın birbirini affetmesinin” söz konusu olabileceğini ifade etmiş.

Sanki bunca yıl sayısız suç işlemiş bir çetenin başı değil de Türkiye ile eşit düzeydeki bir meşru gücün sözcüsü imiş gibi konuşuyor. Daha sürecin başında böyle konuşurlarsa sonu nereye varır? “ (Oktay EKŞİ, Hürriyet, 18 Ağustos 2009)





DÜŞMANLIK YAYILIYOR


Şimdiye kadar iç içe yaşayan Türklerle Kürtlerin arasına ayrılıkçı Kürtçü hareket giriyor. Kürtçüler; Türklerle bir arada yaşama duygusunu yok etmek için ellerinden gelen her kışkırtamayı yapıyorlar. Böyle bir ortamda hükümetin bir arada yaşama duygusunu kuvvetlendirecek önlemleri düşünmesi gerekirken 'ayrıştırıcı-çözücü' reçetelerle ortaya çıkması; bu öfkeyi artırıyor. ABD baskısı ile bu işe kalkıştığını tahmin ettiğim Başbakan Erdoğan'a önerim; Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamasıdır.” (Rıza ZELYUT, Güneş, 19 Ağustos 2009)




İYİ Kİ BU AYDINLAR VAR!



“…Sıra “Kürt açılımı”nda...

Bir kere; Kürtler bizim vazgeçilmez parçamızdır.

Kürtler “Türk” tanımını istemiyorlarsa, gerekirse biz “Kürt” oluruz... Tıpkı “Hepimiz Ermeni” olduğumuz gibi...

Nitekim bu ülkede bin senedir kimsenin aklından Kürt-Türk ayrımı geçmedi.

Ama bakın; AKP “Kürt açılımı” dediğinden ve aydınlar(!) da destek için koştuklarından bu yana, Türkiye daha bölük pörçüktür...

Bir defa Kürt vatandaşlarımızı PKK ile aynı kefeye koydular...

İşte; koca Türkiye, “bebek katili” diye yargılayıp müebbete mahkûm ettiği Apo’dan “yol haritası” bekliyor...İyi mi?..Ama devletin “açılımı” ise nedir, henüz bilen yok...(Bekir COŞKUN, Hürriyet, 18 Ağustos 2009)




ŞEHİT ANNELERİ


“…Öcalan daha dürüst. Hedefini saklamıyor. 25 yıl önce Eruh’ta Türk Ordusu’nun askerlerine ilk kurşunu sıktırdığı gün ne dediyse bugün de aynısını söylüyor. Basına sızdırıldı; defterler dolusu yazıyormuş ve istediklerini sıralıyormuş:

Tek vatan istemiyor. İki vatan istiyor. İki bayrak istiyor. İki ordu istiyor. İki dil istiyor. İki milli takım istiyor. İki futbol ligi istiyor.

Türkiye Cumhuriyeti’nin PKK’dan ve Abdullah Öcalan’dan özür dilemesini ve İmralı’dan salıverilerek Diyarbakır’a ABD ve AB büyükelçilerinin gözetiminde devlet töreni ile uğurlanmasını istiyor.

Öcalan, ABD’deki Fethullah Gülen’e şirinlik çağrıları yapıyor. Buna niçin ihtiyaç duyuyor?

…Açılımı kim istedi? Niçin şimdi istedi? Abdullah Öcalan, bunu saklamıyor; “Açılımı ABD istedi, PKK’nın dağdan inmesini şimdi o planlıyor” anlamına gelecek açıklamalar yapıyor.

Öcalan, ABD’yi tanıyor.” (Necati Doğru, Vatan, 19 Ağustos 2009)




BÖYLE BARIŞ OLMAZ


“SİİRT'in Eruh ilçesinde 25 yıl önce gerçekleştirilen ilk PKK saldırısında şehit düşen jandarma eri Süleyman Aydın, Erzincan'ın Mertekli köyündeki mezarı başında anıldı.

Törende sadece iki kişi vardı: Süleyman Aydın'ın ablası ve ağabeyi!

Aynı saatlerde Eruh'ta da bir “festival” vardı. DTP'li belediyenin düzenlediği bir “doğa ve kültür festivali”!

Adının böyle olduğuna bakmayın, herkes biliyor ki bu 25 yıl önce Süleyman Aydın'ın şehit düştüğü olayı kutlamak için düzenlenmiş bir festival.

Nitekim DTP Genel Başkan Yardımcısı Emine Ayna törende şöyle konuştu: “15 Ağustos 1984'te savaş, şiddet başladı diyemeyiz. Çünkü şiddet Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden beri var. Biz 15 Ağustos'u Barış Harekâtı olarak tanımlıyoruz. PKK, Kürtlerin inkârına ve imhasına karşı barış ve eşitlik için ilk kurşunu sıktı.”

Nasıl bir barış harekâtıysa, 25 yılda on binlerce insanın ölmesine, on binlerce insanın sakat kalmasına neden oldu.

Ve biz şimdi bu arkadaşlarla oturup, “Kürt açılımını” konuşacağız!

PKK da yaptığı açıklamada Abdullah Öcalan'ın açıkladığı plana uyulmaması halinde “eşi görülmemiş bir direnişe hazır olduğunu” açıkladı.

DTP'nin ve PKK'nın şunu akıllarına iyice sokmaları gerekiyor: Silahlı tehdidin olduğu yerde ne demokrasi olur ne de barış.

Hükümet, içeriği tam olarak belli olmasa da sorunun çözümü için bir niyet beyan etti.

Bu niyetin hayata geçirilmesi sürecinde bu tür provokatif eylem ve tutumlar, sorunun çözülmesini sadece zorlaştırmaya yarar.

Ortaya çıkıyor ki PKK ve onun silahlı tehdidi altındaki DTP, sürecin gelişmesini kendi varlığı için bir tehdit olarak görüyor.

Çözümü kolaylaştırmak yerine zorlaştırmak için her türlü eylemin içinde olabileceklerini tahmin etmek zor değil.” (Mehmey Y. Yılmaz, Hürriyet, 17 Ağustos 2009)



ÖCALAN'IN İSTEDİĞİ KÜRT ÖZERK BÖLGESİ!


“…Öcalan ayrı devlet de federasyon da istemiyorum diyor.. Peki istediği ne? Kürt Özerk Bölgesi..
Bu kanıya nasıl mı vardım.. Taleplerine bakalım..

“Kürtler devletin varlığını tanıyacak, kabul edecek. Devlet de Kürtlerin demokratik ulus hakkını kabul edecek.. Böylece orta bir yerde buluşacak, uzlaşacaklar..”

Öcalan, Kürtler devletin varlığını tanıyacak derken PKK’yı kastediyor olmalı, bütün Kürtleri değil..

Mesela DTP’li milletvekilleri devletin varlığını tanıyor ki, ellerine silah alıp dağa çıkmak yerine Meclis’e girip siyasi mücadele vermeyi tercih ettiler..

Sadece onlar değil..Diyarbakır’da.. İstanbul’da, Antalya’da, İzmir’de yaşayan.. Vergi veren.. Hizmet alan Kürtler de devletin varlığını kabul edenler sınıfına giriyor.. Etmeyenler zaten dağda.. Kandil’de.. O zaman Apo, tüm Kürtler adına değil, PKK militanları adına ‘devleti tanıma’ vaadinde bulunuyor!
Gelelim asıl söylemek istediğine.. Ayrı devlet de federasyon da olmasın dedikten sonra adını koymadan sıraladığı talepleri şunlar..

“Kürtler demokratik bir ulus olarak varlık kazanacak. Kendi sporunu, eğitimini, dini örgütlenmelerini, meclisini, belediyelerini yapabilirse kendi yapacak, kuracak. Hatta kendi özsavunması bile olacak. Kendi itilaflarını çözecek savunma gücü olacak. Yani kürtler de kendi kendilerini demokratik biçimde örgütleyecek.”

Yani Öcalan Kürt Özerk Bölgesi istiyor.. Ayrı meclis.. Ayrı eğitim sistemi.. (Kürtçe tabii.)
Ayrı dini örgütlenme.. Ayrı polis teşkilatı istiyor.. Özsavunma dediğine göre ayrı bir askeri gücü de kastediyor olabilir.. Sporu bile ayıralım diyor.. Bizim ayrı liglerimiz olsun..

Bunun adı ‘özerk bölge’ değilse nedir?”“(Mehmet TEZKAN, Vatan, 18 Ağustos 2009)