23 Ağustos 2009 Pazar

MİLLETİN SORMADIĞI ESAS SORU NE?

Hürriyet yazarı Yılmaz Özdil, “İftarı brokoliyle açmak caiz mi?” başlıklı yazısında Ramazan başlar başlamaz yeniden piyasaya çıkan ilahiyat profesörlerine oruçla ilgili sorulan en saçma soruların bir listesini yaptı. Sonunda da milletin sormadığı bir soru daha olduğunu söyledi. Bakın o soru neydi:



Medya fırını, 11 aydır kimsenin arayıp sormadığı ilahiyat proflarını "ramazan pidesi" gibi çıkardı gene.

*
Ahali de, bulmuşken soruyor:

"İftardan önce sevişebilir miyim?"

"Memesini elleyebilir miyim?"

"Fransız öpücüğü oruç bozar mı?"

*
Kardeşim, kama sutra profesörü değil ki bunlar, ilahiyat profesörü... Ne desin yani, "Dilini yutmazsa bozmaz" mı desin?

*
Şu da yeni moda mesela...

"Ramazanda diyet caiz mi?"

*
Biri liste vermiş ciddi ciddi...

"İftarda; brokoli çorbası, iki parça baget kepek ekmeği arasında marine edilmiş jülyen dana bonfile, yanında sote mantar ve graten soslu küp patatesler, üstüne, ıspanaklı fıstıklı kek veya hindistan cevizli koko... Sahurda; kuşkonmaz çorbası, zeytinyağlı Brüksel lahanası, iceberg yapraklı ızgara fleto balık veya tavuk göğsü, yarım su bardağı light yoğurt, ananas kompostosu."

*
Zannedersin...

Kraliçe Elizabeth oruç tutacak!

*
Şaka bir yana...

Her yıl aynı terane.

"Lens taksam, orucu bozar mı?"

"Ağda yaptırsam bozulur mu?"

"Oruçluyken güneş kremi caiz mi?"

"Nikotin bandı bozar mı?"

"İftardan önce kulağıma pamuklu çubuk sokmamda mahzur var mı? Hamamda subuharı teneffüs ettim, orucum sakatlanmış olabilir mi? Eve haşere ilacı sıktım, yanlışlıkla kokusunu içime çektim... Koltukaltıma deodorant sıkabilir miyim? Saçıma jöle sürebilir miyim? Oruçlu oruçlu iğne yaptırabilir miyim?"

*
Sevgili halkımız, "Kalp ameliyatı olacağım, kan verilirse orucum bozulur mu"dan tutun da, "Yanlışlıkla madeni para yuttum, kefaret gerekir mi"ye kadar, aklınıza gelen gelmeyen her türlü soruyu soracak bir ay boyunca.

*
Bi tek neyi sormayacak...

N’oldu şu Deniz Feneri davası?”

23.08.2009 Seçme Alıntılar

HERKES ÖTEKİ OLDU



“…Korkuyorum.. çünkü iktidar ülkeyi, yol haritasını ve hedeflerini açıklamadan bir ‘Kürt Açılımı’na sürükledi.



Ve bir kez daha herkes birbiri için “öteki” olmaya başladı. Örneğin yıllardır “halkların kardeşliği” diyen sosyalistler ansızın “öteki” oldular.



Kürt meselesinin romantik söylemi bitti ama, hâlâ bunu sürdürenler var... İktidarın bu açılımdaki üslup yanlışları meseleyi daha başından açmaza sürükledi. Açılımda ‘toprak reformu’ var mı? Korucular ne olacak? PKK o bölgedeki uyuşturucu, silah, mazot ve altın kaçakçılığı rantını bırakacak mı?



Bunları bilmiyoruz ama.. açılımın içeriğini bilmedikleri için desteklemeyenler, yıllardır “halkların kardeşliği” diyenler ve bunun gerçekleşmesi için de a’dan z’ye kadar her alanda bir demokrasi dersinden geçmemiz gerektiğini söyleyenler hemen “öteki” oldular.



Bütün bunlar olurken, hem Kürt hem Türk milliyetçiliği de tavan yapmış durumda.

Özellikle Kürt milliyetçiliği. Bu arada Abdullah Öcalan da hepimizi enayi yerine koymaya başladı. Hadi hayırlısı..



...Ben otobosa ulaşamayan, o sıra sıra dizilmiş altınlardan alamayan, sokaklarda çiklet, mendil satan, kahvelerde sigara üstüne sigara içip tüm hayallerini sigara dumanına gömen Güneydoğu’dan yanayım; ağaların Güneydoğu’sundan değil. Öyleyse bu içeriği belli olmayan açılımı yere göğe koyamayanlar bana ve benim gibi düşünenlere zahmet edip bir söyleyiversinler: Oralarda aşiret ağalığı nasıl bitecek? Benim sorum bu!” (Işıl Özgentürk, Cumhuriyet, 23.08.2009)





KÜRT AÇILIMINDA KERKÜK RİSKİ


“İmralı sakininin hezeyanları o kadar gürültü koparttı ki. Kürt açılımında PKK’dan çok daha önemli sorunları gölgeliyor. Örneğin Kerkük’ü unuttuk gitti. Oysa Kerkük’ün etnik riski bir yana bıraksak bile...Neredeyse Basra kadar geniş petrol zenginliği ortada.


Türkiye, Kuzey Iraklı Kürt liderlerle neden anlaşıyor?


PKK’yı tasfiye edip üniter devleti korumak amacını güdüyor. Ama Kerkük petrol gelirlerinin tamamı Kürtlere kalırsa...Bu zenginlik Kuzey Irak’ı cazibe merkezi kılacak. Türkiye’nin imkânları Erbil yönetimiyle yarışamayacak.


Peki diğer seçenek ne?


Türkiye Kerkük sorununda Araplara yanaşsa...Zaten patlamaya yakın etnik bombanın fitili daha da kısalacak.


Başbakan istediği kadar kızsın...Yeni demokrasi açılımının dış linkleri bariz.” (Enis Berberoğlu, Hürriyet, 23.08.2009)




KÜRT AÇILIMINDA CIA- MOSSAD OPERASYONLARI

“…Türkiye’de başlatılan Kürt açılımının (!) Irak’dan 2011’de çekileceğini açıklayan ABD’nin talebi ve hatta dayatması ile olduğunu bilmemek için zeka özürlü olmak gerekiyor.


Washington ve Telaviv’in Ortadoğu’daki stratejik müttefikleri bundan böyle tartışmasız şekilde Kürtlerdir. Bu itibarla ABD çekilme sonrasında Kürtlerin ama özellikle de K.Irak’daki Peşmerge yönetiminin güvenliğini teminat altına almak istiyor.


Böyle bir teminatın olmazsa olmazı Türkiye’nin bir şekilde ikna edilmesidir!


Washington bölgede gardiyanlık görevini Türkiye’ye vermek istiyor. Karşılığında ise PKK’nın dağdan indirilebileceğinin işaretlerini veriyor! Ama tasfiye değil dağdan indirme! Bunun için de radikal adımlar yani açılım istiyor!


Öncelikli hedefi PKK için Türkiye’nin K.Irak Kürtleri ile artık çatışmamasıdır. CIA ve MOSSAD’ın planı aşamalıdır…” (Sabahattin Önkibar, Yeniçağ, 23.08.2009)






GÖZLER KÖR KULAKLAR SAĞIR MI?



Eruh’ta bir bayram yaşandı. 1984 yılında PKK’nin ilk baskını kutlandı! On binlerce insanla, DTP’nin milletvekilleriyle...Hem de Türkiye Cumhuriyeti’nin yetkili kişilerinin önünde!..



En küçük bir olayda kolu bacağı kıran Türk polisi, sorumlusu, yöneticisi, bakanı, başbakanı, cumhurbaşkanı, muhalefeti, aydınları, seyirci!



Bir dehşet çetesi geliyor, bir baskın yapıyor, insanları öldürüyor, Eruh’u bir süre işgal edip çekiliyor... Sonra 2000’lere kadar sürdürüyor irili ufaklı baskınları, cinayetleri, bombalamaları!.. Sayısız şehit veriyoruz, sayısız cenaze kaldırıyoruz, “Şehitler ölmez vatan bölünmez” bağrışmalarıyla, anaların, bacıların, babaların, kardeşlerin gözyaşlarıyla...



Açılım bu mu?..



…Açılım mı, kapanım mı? Lozan Antlaşması’yla gerçekleşen Türkiye Cumhuriyeti’nin sonu mu geldi? Milletin yüzde kırkının oyuyla iktidara gelmiş bir parti kendi milletine ihanet yolunda mı? Türkiye’nin bölünmesini, parçalanmasını mı istiyor? Yoksa bütünleşmesini mi, zenginleşmesini mi, büyük bir devlet olmasını mı? AKP’liler önce bu sorunun yanıtını vermelidirler?



…Nedir bütün bu açılım saçılım oyunu?” (Oktay Akbal, Cumhuriyet, 23.08.2009)






HİCİV ESKİMEZ



“Hiciv, mizahın ek, keskin, en etkili ve en unutulmaz ürünüdür. Hiciv yazan şairlere “heccav” da denir. Adı çok duyulmamış, hicivleri yayılmamış “heccav”lar da vardır, Namdar Rahmi Karatay gibi...Karatay, edebiyat öğretmenidir, ömrü Anadolu’da geçtiği için yazdıkları İstanbul’da pek duyulmamıştır. Oysa, onun hicivleri bugün bile taptazedir, karşısına aldıkları da hiç azalmaz, inadına çoğalır:



“Pehpehlerle, pohpohlarla çok itleri at yaptık
Uçurduk ta göklere alkıştan kanat yaptık
Hiç yoktan başımıza koca saltanat yaptık
Üstüne çul vursanız it onu kanat sanır
Eşeğe gem vurmayın, kendisini at sanır.”



Tanıdınız değil mi kim, ya da kimler?



* * *
Abdullah Çağlayan, maliyecidir, “Salla başını, al maaşını” dediği için sorgulanmış, ama suçsuz bulunmuştur. Bakın neler demiş:


“Bir soğan soyulurken yaşarıyor da gözler
Hazine soyulurken aldırmıyor öküzler
Hayadan eser yoktur, nafile bütün sözler
Beyhude inat yoktur, salla hemen başını
Gerdan kır, belini bük, al gitsin maaşını” (Hasan Pulur, Milliyet, 23.08.2009)