17 Kasım 2009 Salı

Örtülü Değil Açık Faşizm!..

Süreç aslında generallerin ve bazı savcıların ses kasetlerinin YouTube’da yayımlanmasıyla başlamıştı da, kamuoyu, yaratılan fobi nedeniyle olayı yeterince anlayamamıştı! Belki de amatör bir hacker’ın sanal âlemde kozmik oyunlar oynadığı bile düşünülmüştü!.. Oysa bugün yaşananlar da çok net gösteriyor ki, devletin derinliklerine sızan cemaat kafası, Cumhuriyet güçlerini ezmek için sistemli bir saldırı yürütmektedir!..

Eski YÖK Başkanı Erdoğan Teziç, Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler Komutanı Tuğgeneral Münir Erten, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim ve Öğretim Komutanı Tümamiral Kadir Sağdıç, Dağlıca Tabur Komutanı Onur Dirik ve Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Salim Demirci’ye ait ses kayıtlarının YouTube isimli internet sitesinde yayımlanmasını kimse pek önemsemedi!..

Ergenekon iddiasıyla toplum üzerinde yürütülen sindirme operasyonu nedeniyle kritik makamlardaki üst düzey asker-sivil görevliler arasında tedirginliğe neden olan dinleme olayının üzerine yeterince gidilemedi...

AKP iktidarı, konuyu soru önergeleriyle TBMM’ye taşıyan CHP milletvekillerine ise doyurucu bir yanıt veremedi!..

Ergenekon’dan yola çıkarak rejim yanlısı güçler üzerinde siber terör uygulayanlar, Cumhuriyet gazetesi santralını dinlemekten bile çekinmedi. Sanal saldırı en sonunda İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, hatta Yargıtay santralına kadar ulaşınca olayın vahameti anlaşıldı...

Dinleme skandalları, görevden alma tehditleri de gösteriyor ki, Atatürkçü güçler ve TSK’nin ardından, YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Cumhurbaşkanı Gül hakkındaki takipsizlik kararını kaldıran Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Başkanı Osman Kaçmaz üzerinden tüm yargıya gözdağı verilmektedir!..

“Islak imza” iddialarıyla orduyu, ses kayıtları ve telekulak üzerinden yargıyı hedef alan saldırılar, kimi çevrelerin tanımladığı gibi “örtülü faşizm”i çoktan aşmıştır!..

Pervasızlık; tek başına iktidar gücüyle devletin dengeleriyle oynayanlar açısından artık örtüye gerek duymuyor!.. Devlet sırrını YouTube’a düşürmekten çekinmeyen mekanizma, AKP zihniyetinden aldığı cesaretle laik Cumhuriyetin ve demokrasinin kilit taşları üzerinde tamtam çalıyor!..

Cumhuriyet, apaçık bir faşizm saldırısı altında inletiliyor!..

KEMAL KILIÇDAROĞLU BU OYUNA NASIL GELDİ

TBMM’de “Kürt Açılımı” konusunda CHP adına söz alan Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in meclis kürsüsünde söylediği bir cümle günlerdir Türkiye’nin gündeminde.
Gelin önce CHP’li Öymen’in ilgili sözlerine bir bakalım.
Çünkü…
Başta yandaş yayın organları olmak üzere CHP’li Öymen’in sözlerini tam olarak vermiyorlar. Cımbızlıyorlar.
Bakınız Onur Öymen TBMM kayıtlarına göre ne diyor:

“Değerli arkadaşlarım ‘Analar ağlamasın’ diyorlar. Maalesef, bu ülkenin anaları çok ağladı. Çok şehit verdik. Tarihimiz boyunca çok şehit verdik. Çanakkale Savaşı’nda 200 bin şehidimiz var. Hepsinin anası ağladı. Bir kişi çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz bu savaştan vazgeçelim.’ demedi. Kurtuluş Savaşı’nda analar ağlamadı mı?
Kimse çıkıp da ‘Analar ağlamasın. Biz şu Yunanlılarla anlaşalım’ dedi mi? Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi Türkiye’de çıkıp da ‘Analar ağlamasın diye, bu mücadeleyi durduralım.’ dedi mi? Dünyada diyen var mı? Amerika’da bir saat içinde 3 bin kişiyi öldürdü teröristler. Bir Amerikalı devlet adamı çıkıp da ‘Aman, analar ağlamasın. Şu teröristlerle bir uzlaşalım’ dedi mi? İlk (AKP) siz diyorsunuz. Niçin? Çünkü, terörle mücadele cesaretiniz yok. Sizden önceki bütün hükümetlerin gösterdiği cesareti siz gösteremiyorsunuz.”

Peki ne var bu sözlerde?
Kurtuluş Savaşı’nda analar ağlamadı mı?
Çanakkale Savaşı’nda analar ağlamadı mı?
Şeyh Said isyanında analar ağlamadı mı?
Dersim ayaklanmasında analar ağlamadı mı?
“Analar ağlayacak diye mücadele verilmeyecek mi” diyor Onur Öymen.
Sözlerine katılırsınız ya da karşı çıkarsınız.
Peki…
Bu sözler neden tek “Dersim Meselesi” üzerinden konuşulup tartışılıyor?
Niye Şeyh Said meselesinde daha düne kadar eylem yapan "Sivil Toplumcu" Kürtlerden ses çıkmıyor?
Onlara "şimdi siz susun" mu dedi birileri?
Evet...
Yandaş yayın organları kamuoyunun dikkatini neden sadece Dersim ile ilgili sözlere çekmek istiyor?
Burada bir gizli niyet yok mu?
Oyun belli değil mi?
“Kürt Açılımı”na karşı çıkan CHP’yi, heyecanlı "Sivil Toplumcu" Alevilerle etkisiz hale getirme çalışması yok mu?.
Bu suni gündemin başka bir açıklaması olabilir mi?
Sabah Gazetesi, "Dersimli kimsesiz kızların hikayelerini" manşete taşıyarak Dersim konusunu gündeme getirmeye çalışmıştı.
O olmadı. Başaramadılar.
Şimdi oyunun ikinci perdesini izliyoruz.
Evet bu psikolojik savaşın maksadı belli:
Alevileri CHP, Atatürk, TSK karşıtı haline getirmek.
Peki...
Oyun bu kadar ortada iken Kemal Kılıçdaroğlu gibi bazı CHP’lilerin hemen duygusal tepkiler vermesine ne demeliyiz?
CHP Grup Başkanvekili, İstanbul Belediye Başkan adayı Kılıçdaroğlu bu kadar kolay mı duygularına yenilivermektedir?

Kılıçdaroğlu farkında değil mi? Gizli niyet belli değil mi?
Kürtler Şeyh Said İsyanına ağlatılacak.
Aleviler Dersim Ayaklanmasına ağlatılacak..
Ve sonuçta birileri çıkıp Atatürk’ü suçlayıp "bu rejim değişmelidir" deyiverecektir. Yaşasın Ilımlı İslam Devleti!
Öyle ya, okumayan, araştırılmayan, soru sormayan, kavramaya çalışmayan bir toplumu ancak duygularıyla etkileyebilirsiniz?
Peki..
Kılıçdaroğlu bu oyunu nasıl görmez?
Feodalite var olduğu sürece Cumhuriyet devrimlerin yaşayamayacağını iyi bilen Atatürk bugün Kılıçdaroğlu’na ne derdi acaba?
“Sayın Kılıçdaroğlu, ağalara, şeyhlere yaslanarak devrimcilik olmaz.”
Kürt, Türk, Alevi, Sünni olmamız bir gerçeği değiştirmez:
Şeyh Said isyanı da Dersim ayaklanması da gerici bir harekettir.
Kürt'ü Türk'ü, Alevi'yi, Sünni'yi kardeş yapacak duygular değil akıldır.
Dogmatizmin olduğu yerde barış olmaz.

BAŞBAKAN BU VİDEOYU İZLESİN

İnternette dolaşan bir video, bir kadının hükümet ve Cumhurbaşkanı’na seslenişini içeriyor. Domuz gribinden ‘Kürt Açılımı’na, yurt dışı gezilerinden işsizliğe kadar gündemi meşgul eden konular hakkında görüşlerini belirten kadın, Deniz Baykal’ı kıskandıracak sertlikte muhalefet yapıyor. İşte videoda yer alan o kadının söyledikleri:

“Başbakan hanımıyla dış ülkeleri geziyor. Abdullah Gül hanımıyla dış ülkeleri geziyor. İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı hepsi dış ülkelerde geziyor. Onlara gelmiyor da biz evde otururken biz garibanları nerden bulacak bu domuz gribi? Herkes açlıktan ölüyor, kalp yetmezliğinden ölüyor, domuz gribi diyorlar. Açlıktan ölene, bakımsızlıktan ölene domuz gribi diyorlar. Ben ne ile bakayım? 300 milyon maaşla ben ne alayım da ne ile bakayım? Tepelerden PKK’lıları indirdiler. Güzelim askerlerimizi şehit ettiler. Bunu örtpas etmek için attılar ortaya domuz gribini. Eğer domuz gribi varsa, meclise girsin. O meclisteki bütün mikropları öldürsün. Onlar milyarlarca para alıyolar da 300 milyonluk bize mi gelecek bu grip. Tayyip Erdoğan’la karısı, Abdullah Gül’le karısı, İçişleri Bakanı, Dışişleri Bakanı, zenginlerin bebeleri hepsi aşı olsun benim gözümün önünde. Bence domuz gribini onlar getiriyor. Kim gidiyor dış ülkelere? Neden bu ilaçlarla ülkemizde olmuyor da ABD’den geliyor? Milleti mahvedecek, milleti felç edecek. Ondan sonra ne olacak? Domuz gribi. Domuz gribinden değil sayın Başbakanım. Biz açlıktan hastayız. Ne bebelerimize iş var, ne emeklilerimize zam var. nokta nokta zam ile eğer idare ediliyorsa, buyur bu aylık senin olsun. Pazara bile gidemiyoruz. Bahçemiz var ufacık. Yazın yaşını, kışın kurusunu yiyip yaşıyoruz. Bizim babalık günahımızı öbür dünyada nasıl çekeceksin? Oturuyosun haktan hukuktan konuşuyorsun. Garip öksüzlerin, yetimlerin hakkını sen nasıl ödeyeeksin? Öksüzler, yetimler 300 milyon maaş alırken, milletvekilleri 15 milyar maaş alıyor. Elini vicdanına koy. Eğer o yattığın yastıkta rahatça uyuyabiliyosan, vicdanın rahatsa, ben de burada rahatım. Dağlardaki PKK’lileri bile ne güzel karşıladın Başbakanım. Bizim şehit annelerimizi o polislere dövdürüyorsun. Polisler kendileri gelip dövmüyor ki. O da senin emrine uyuyor. Onlar şehit anneleri. Onlar yüreği yaralı anneler. Onlara yazık değil mi. Onlara vurdun vurdun, öbürlerini de göstere göstere davul zurnayla karşılattın. Sana yazıklar olsun Başbakanım. Sana hiç yakıştıramadım. Sana verdiğim oylara köpek gibi pişmanım. Abdullah Gül başa geldiğinde yetim babası, öksüz babası diyorduk. Ona da yazıklar olsun. Hanımlarınızı yanınıza alıyorsunuz. Tin tin nerde gezilecek, nerde yenilecek iyi biliyorsunuz. Size bulaşmıyor da biz açlara nerden bulaşacak bu domuz gribi. Biz ne yiyoruz da domuz gribine yakalanıyoruz.”