8 Aralık 2009 Salı

‘3 AYDIR ŞEHİT GELMİYOR’ DİYEN DENGİR FIRAT NE YAPACAK?

Türkiye şehitlerine ağlıyor...
Tokat'ın Reşadiye ilçesinde jandarmalara yapılan terör saldırısında, ilk belirlemelere göre 7 asker şehit oldu. Reşadiye ilçesi Sazak köyü yakınlarında devriye görevi yapan jandarmalara açılan ateş sonunda yaralananlar da var. Reşadiye Belediye Başkanı, şehit sayısının artmasından korktuklarını söyledi. Bölgeye çok sayıda güvenlik gücü sevk edildi.

Şimdi Odatv.com olarak soruyoruz. AKP'li Dengir Mir Mehmet Fırat, Akşam gazetesinden Özlem Çelik'e verdiği röportajda, “Açılım paketinin içi boş diyenlerin kendinden haberi yok. TRT Şeş kuruldu, Mardin’de üniversitede Kürtçe bölüm açıldı. Niye farkında değiliz çatışma yok kırsalda ve 3 aydır şehit gelmiyor. Bu açılımın sonucu değil mi? Düne kadar tabu olan meseleler bugün konuşuluyor. Açılım bu! Onur Öymen`den Allah razı olsun. O lafı söylememiş olsaydı Dersim hala karanlıkta kalan bir konu olacaktı. Bu bir süreç, açılım hızla devam ediyor” demişti.
Dengir Mir Mehmet Fırat’ın bu açıklamada atladığı bir gerçek var. Fırat gündemi nereden takip ediyor bilmiyoruz ama Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet sitesi ve yaşanan son olay bu görüşü yalanlıyor.

İşte sitede son üç ay içinde verilen şehit haberleri:
4 Aralık: Mardin ili Nusaybin ilçesi dağlık arazi kesiminde, bir grup bölücü terör örgütü mensubu ile sağlanan temasta teröristler tarafından açılan ilk ateş sonucu 1 J.Uz.Çvş. şehit olmuş, 1 J.Uz.Çvş. yaralanmıştır. Yaralı J.Uz.Çvş. askeri helikopter ile Diyarbakır Asker Hastanesi’ne sevk edilmiştir.
4 Ekim: Beytüşşebap - Şırnak karayoluna bölücü terör örgütü mensuplarınca yerleştirilen patlayıcı maddenin sivil minibüsün geçişi esnasında patlaması sonucu 1 güvenlik görevlisi (GKK) ile 1 vatandaş vefat etmiştir.
1 Ekim: Şırnak ili Silopi ilçesi dağlık arazi kesiminde, bir grup bölücü terör örgütü mensubu ile karşılaşılması üzerine teröristler tarafından açılan ilk ateşte 1 güvenlik görevlisi şehit olmuştur.
27 Eylül: Şırnak ili Uludere ilçesi, Heştir boğazı baraj inşaatında çalışan sivil aracın, bölücü terör örgütü mensupları tarafından döşenmiş el yapımı mayına basması sonucu, araçta bulunan 1 vatandaş hayatını kaybetmiş, 1 vatandaş yaralanmıştır.
22 Eylül: Hakkâri ili Çukurca ilçesi Üzümlü köyü bölgesinde bir vatandaş, küçükbaş hayvanların otlatılması esnasında, bölücü terör örgütü mensupları tarafından döşenen mayına basma sonucu hayatını kaybetmiştir.
11 Eylül: Diyarbakır ili Kulp ilçesinde, bölücü terör örgütü mensuplarınca döşenmiş el yapımı mayının patlaması sonucu, 1 vatandaş vefat etmiş 1 vatandaş yaralanmıştır.
10 Eylül: Van ili Başkale ilçesi Albayrak Hudut Taburu Bölgesinde, yapılmakta olan arama-tarama faaaliyeti esnasında, bölücü terör örgütü mensupları tarafından döşenmiş mayına basma sonucu yaralanan Askeri personelden bir Askeri personel kaldırıldığı hastanede şehit olmuştur.
9 Eylül: Van ili Başkale ilçesi Albayrak Hudut Taburu Bölgesinde, yapılmakta olan arama-tarama faaaliyeti esnasında, bölücü terör örgütü mensupları tarafından döşenmiş mayına basma sonucu 1 Askeri personel şehit olmuş, 7 Askeri personel yaralanmıştır.
8 Eylül: Eruh Kırsalında çıkan çatışmanın devamında 8 Eylül 2009 gecesi 2 Askeri personel şehit olmuştur.
8 Eylül: Çukurca Kırsalında yapılmakta olan arazi arama ve tarama faaliyeti esnasında; 8 Eylül 2009 günü bir grup bölücü terör örgütü mensubu ile çıkan çatışmada 1 Askeri personel şehit olmuştur.
8 Eylül: Eruh Kırsalında yapılmakta olan arazi arama ve tarama faaliyeti esnasında; 8 Eylül 2009 günü bir grup bölücü terör örgütü mensubu ile çıkan çatışmada 5 Askeri personel şehit olmuş, 3 Askeri personel yaralanmıştır.
4 Eylül: Diyarbakır ili Kulp ilçesi dağlık arazi kesiminde, bölücü terör örgütü mensupları tarafından döşenmiş mayına basma sonucu bir vatandaş hayatını kaybetmiştir.

Odatv.com

ZAMAN VE TARAF BU MAİLE ÇOK KIZACAK

08.12.2009 13:59
Karakter boyutu :

İşte internet mail gruplarında Zaman'a ve Taraf'ı çok kızdıracak o mail.
Yorumsuz olarak aktarıyoruz:

1- Samanyolu TV, ZAMAN gazetesi ve Fethullah Gülen organizasyonunda yer alan bütün basın yayın organlarında her gün muhakkak bir "Kürtçü" programa katılmaktadır, bu inkar edilemez bir gerçektir.

2- Yine aynı basın yayın organlarında "PKKLI, YURT DIŞANA KAÇMIŞ OLAN" ABDÜLKADİR AYGAN isimli teröristin terörle mücadele eden komutanlarımıza yönelik iftiraları boy boy gösterilmektedir. Aynı şekilde şu anda hapiste yatmakta olan veya serbest bırakılmış PKK’LILARIN sözleri de, sanki güvenilir birer kaynakmış gibi bu basın yayın organlarında "ŞOK AÇIKLAMALAR" şeklinde sunulmaktadır.

3- Yurt dışında açılan okullardın ilk yıllarında eğitim dili TÜRKÇE iken, 1997 yılında Fethullah Gülen'in Amerika'ya yerleşmesinden sonra eğitim dili İngilizce'ye çevrilmiş, Türkçe seçmeli ders olarak okutulmaktadır.

4- Türkçe olimpiyatlarına katılanlar arasında 2. ve 3. kez bu olimpiyatlara gelen çocuklar vardır, yani her sene aynı çocuktan şarkılar dinletilmektedir. Yine şunu eklemek gerekir ki; bu olimpiyatlar dışında kalan öğrencilerin Türkçe'ye hakim olduklarını söylemek mümkün değil. Ayna programında da çok net gördüğümüz gibi, en fazla nasılsın iyi misin sözlerinin ardından ezberlenen Türküler okunmaktadır. (Şarkı söylemekle dil öğrenilseydi bugün Türkiye'nin hepsinin İngilizce bildiğini söyleyebilirdik )

5- Zaman Gazetesi'nin fotoğrafta yer alan basın yayın ve sivil toplum kuruluşlarıyla aynı karede yer alması eleştirilmiş. Zaman gazetesi kendi yazamadıklarını TARAF'TAN bir gün sonra sayfalarına taşıyarak şöyle yayınlamakta: "TARAF'TAN ŞOK BELGE..., TARAF GAZETESİ ŞUNU YAZDI..., TARAF'IN ORTAYA ÇIKARDIĞI GERÇEKLER...". Güya bu sayede, bakın ben demiyorum taraf diyor rahatlığına oturmaktalar.
PEKİ TARAF KİMİN GAZETESİ?
TARAF Gazetesi TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN KURULUŞ FELSEFESİ OLAN "MİLLİ DEVLET" YAPISININ ÇÖKERTİLMESİ İÇİN ÇIKARILAN BİR "PSİKOLOJİK HARP GAZETESİDİR".
Taraf'ı çıkaran Alkım Gazetecilik, 1992'ye kadar küçük bir yayıneviyken ve batma noktasındayken birdenbire durumu düzeltti.
Alkım Yayınevi'nin borçlarını Fethullah Gülen ve AKP bağlantılı Albaraka Türk çekleriyle ödemesi yayıncıların dikkatini çekmişti. O tarihten sonra, birileri, Savaş ve Başar Arslan kardeşlere "yürü" dedi. AKP iktidarıyla birlikte ise "kanatlandılar"!
Arslan kardeşler, Brüksel'de büro açıp AB'yle de ilişkiye geçtiler. Pentagon, Taraf için de düğmeye bastı. Yasemin Çongar, Amerika'dan görevli olarak gönderildi. Burada, ABD İstanbul Başkonsolosluğu kolları sıvadı. "Vatanı bir kadın memesine satarım" sözüyle meşhur Ahmet Altan, 30 bin YTL maaşla gazetenin kuruluş görevini üstlenmesi için ikna edildi. Taraf yayına başladıktan sonra ayrılacağını söylemişti, ayrılmadı, genel yayın yönetmeni oldu. Gazetenin sahibi, Alkım Gazetecilik adına Başar Arslan oldu. Ahmet Altan'ın belirttiğine göre Başar Arslan yayın çizginse hiç karışmadı, odasını bile Altan'a bırakıp gitti. Ahmet Altan 10 Kasım 2007 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan röportajda, Taraf gazetesinin ilan gelirlerine dayanacağını söylemişti. 15 Kasım 2007 tarihinde yayına başlayan Taraf'taki ilanlara bakıyoruz,"Alkım Yayınları" dışında, 2008'e kadar ilk bir ayda "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği" ağırlıkta. Kimse Yok mu Derneği 2002 yılında Fethullah'ın Samanyolu Televizyonu bünyesinde "Kimse Yok mu?" programı ile başladı. AKP iktidarı Kimse Yok mu Derneği benzeri vakıf ve dernekler için gelir vergisi kanununu değiştirdi, bu derneklere yapılan bağışlar vergiden muaf tutuldu. "Kimse Yok mu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği", şimdi 5 kıtada faaliyet yürütüyor, katrilyonlara hükmediyor. Gazeteyi çıkaran Alkım Yayınevi'nin sahibi Savaş-Başar Arslan kardeşler, Brüksel'deki büroları kanalıyla Avrupa Birliği'yle de ilişkiye geçtiler. Taraf Gazetesi'nin satır satır çevirisi yapılıp her gün Avrupa Birliği'nin önüne konuluyor! AB, gazetelere doğrudan hibe yapamıyor ama yayınevlerine yapabiliyor. Alkım Yayınevi'nin, Ahmet Altan'ın "İçimizdeki Bir Yer" adlı romanının, 2004'te AB parasıyla basıldığı belirtiliyor. 1 milyon adet basılıp maliyetinin 4'te biri fiyatına satılan Altan projesi, AB fonlarınca desteklendi. Gazete bayilerine kadar ulaştırılan kitap için bakkallara bile standlar yerleştirmişti. Ardından, Alkım yayınları Sabah Gazetesi'yle işbirliği yaparak Milli Eğitim Bakanlığı onaylı Yüz Temel Eser'i basmıştı. AB ile kurulan bu köklü ilişkilerin, bugün para kanallarının çeşitlenmesinde etkili olduğu belirtiliyor. Taraf'ın tanıtım ilanları da Fethullahçı Zaman gazetesi tarafından yayımlandı. Hem Zaman, hem Fethullah Gülen'in diğer yayın organı Aksiyon, Ahmet Altan ve Yasemin Çongar röportajlarıyla gazetenin tanıtımını yaptı. Taraf'ın iki de transferi var Zaman'dan. Biri, bildiğiniz Etyen Mahçupyan, öbürü Gülen bursuyla Amerika'da eğitim gören Leyla İpekçi.

PEKİ AYNI FOTOĞRAFTA GÖRDÜĞÜMÜZ GENÇ SİVİLLER ÖRGÜTÜ ZAMAN İLİŞKİSİ NE ŞEKİLDE?
Zaman gazetesi, kurulduğu ilk günden beri GENÇ SİVİLLERİN yaptığı 3 kişilik eylemleri bile ilk sayfasından duyurmakta, reklamlarını sürekli sürdürmektedir.

Taraf için ta Amerika'dan getirilen Yasemin Çongar, "Milliyet'in önerdiği tepe yöneticilik teklifini de bağımsız gazetecilik yapabilmek adına reddettiğini" anlattı orda burda. Ayrıca onun görevi gazetecilikle, hatta Taraf'la sınırlı değildi.

2 Haziran 2008 tarihli Aksiyon'da şöyle diyordu Çongar: "Batı artık Türkiye ile ilişkilerini tamamen devlet üzerinden değil, iş dünyası ve sivil toplum üzerinden de kurmaya başladı. Sadece İstanbul ve Ankara'yla değil, Anadolu ile de temas ediyorlar artık. Taraf için döndüğümden beri 7 ay içinde birkaç kez Güneydoğu'ya gittim, Orta Anadolu'yu 10 yıl aradan sonra gördüm."

Çongar'la kol kola gördüğümüz isimlerin başında Yıldıray Oğur geliyor. Oğur, "Genç Siviller" adlı örgütün başkanı. Soros'tan besleniyor, Türkiye'de de "turuncu devrim" denemesine hazırlanıyorlar. Adları daha yeni duyulmuştu ki, Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığına getirilir getirilmez Yıldıray Oğur'u köşkte konuk etti. Oğur, Genç Siviller'in simgesi olan kırmızı Convers marka ayakkabı hediye etti Cumhurbaşkanı'na; "asker postalını protesto" anlamı taşıyordu Gül'e verilen hediye.

BÜTÜN BUNLAR ZATEN DOLAYLI VE DİREKT OLARAK FETHULLAH GÜLEN YAYIN ORGANLARI İLE TARAF, GENÇ SİVİLLER, DTP ÇİZGİSİNİN KESİŞTİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR.

AYRICA ŞU VERECEĞİMİZ KÜÇÜK ÖRNEKTE, FOTOĞRAFIMIZDA YER ALAN "DTP" İLE ZAMAN İLİŞİĞİNİ KANITLAMAKTADIR.

ALTTAKİ HABERİN İÇERİĞİ GÖZÜ OLANIN GÖRECEĞİ, AKLI OLANIN ANLAYACAĞI HERŞEYİ AÇIKCA ORTAYA KOYMAKTADIR. HABERDE, GENÇ SİVİLLER'İN 'Darbeye Karşı 70 Milyon Adım' ADINDA BİR YÜRÜYÜŞ DÜZENLEDİĞİ BUNA DA 20 SİVİL TOPLUM ÖRGÜTÜNÜN DESTEK VERDİĞİNİ SÖYLENMEKTE! AMA NE YAZIKKİ BU 20 ÖRGÜTÜN KİMLER OLDUĞU YAZILMAMAKTA! KÜÇÜK BİR ARAŞTIRMAYLA GÖRÜYORUZ Kİ; DTP ZAMAN'IN ÖVGÜYLE BAHSETTİĞİ BU YÜRÜYÜŞTE ÖN SAFTA! HABER İÇERİSİNDE ÇOK ACI BİR GERÇEK DAHA GÖZLERDEN KAÇMIYOR, İŞTE ZAMAN GAZETESİ'NDE YAZAN O CÜMLE:
"Bu arada gösterinin başlarında Engin Okur isimli bir provokatör, yürüyenlerin arasına girerek 'Ne Mutlu Türküm' diye bağırdı." Zaman Gazetesi burada başka bir ayrıntıyı daha yazmamaktadır; orada "NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE" şeklinde bağıran kişi iki ayağını PKK'nın döşediği mayınlara kurban vermiş bir GAZİ'DİR VE BU TEPKİSİNİ TEKERLEKLİ SANDALYEDE VEREBİLMİŞTİR!!!

HABERİN TAMAMI ŞU ŞEKİLDEDİR:
Bir ilk yaşandı; Darbeye karşı büyük yürüyüş Genç Siviller'in öncülüğünde kurulan 'Darbeye Karşı 70 Milyon Adım' platformunun Taksim'deki protesto gösterisi başladı. Eyleme destek veren 20 sivil toplum kuruluşu, İstiklal Caddesi'nin sonundaki Tünel durağından Taksim Meydanı'na doğru yürüyor. Binlerce kişinin katıldığı yürüyüşte, 'Darbeye Karşı Ses Çıkar!' şeklinde pankartlar açılıyor. Yürüyüşe Adalet Ağaoğlu, Lale Mansur, Nazlı Ilıcak ve Yücel Sayman gibi isimler de katılıyor.
Bu arada gösterinin başlarında Engin Okur isimli bir provokatör, yürüyenlerin arasına girerek 'Ne Mutlu Türküm' diye bağırdı. Sivil polislerin araya girmesiyle etkisiz hale getirilen Okur, uzun süre elindeki Türk bayrağını sallayarak provokatif hareketlerde bulundu. HABER KAYNAĞI : http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=705061

BİZLER BU KISA YAZI İLE TÜRK ÇOCUKLARINI UYARIYORUZ; LÜTFEN İÇERİSİNDE BULUNDUĞUNUZ YAPININ KİMLERLE HANGİ İLİŞKİLER KURDUĞUNU İYİ ARAŞTIRINIZ.
BİZ HİÇ KİMSEYİ KURU KURUYA ELEŞTİRMİYOR, KURU KURUYA KİMSEYE İFTİRA ATMIYORUZ, İŞTE BELGELER ORTADA, İŞTE GERÇEKLER! DTP'NİN YAPTIĞI YÜRÜYÜŞTE TÜRK BAYRAĞI AÇAN BİR "GAZİ"MİZİ PROVAKATÖR İLAN EDEN BİR BASIN KURULUŞUNU SÖYLEYİN BİZ NASIL HANGİ SEBEPLE SEVİP DESTEKLEYECEĞİZ?"

AHMET ALTAN BUNU YAZABİLECEK Mİ?

“Edebiyatta mızrakçılık” nedir bilirsiniz.
Yazarlığa yeni başlamış bir yeni yetmenin, ismi “neonlarda” bir yazara laf atmasına denir mızrakçılık, bildiğiniz gibi. Yeni yetme yazar, eğer “mızrak” attığı yazar kendisine yanıt verirse, işte o zaman hedef tutturulmuştur.
Hayatımda hiç yapmadım.
Bunu da şunun için söylüyorum: Ahmet Altan ile ilgili yazacağım yine bugün. Ama ben yazarlığa başladığımda, Ahmet Altan henüz yazmıyordu.
Ben ödül aldıktan bir yıl sonra aynı kuruluştan ödül aldı.
Onun ödülleri devam etti, benimkiler durdu.
Ama yine de onunla ilgili bir yazı yazıyorsam eğer, cevap beklediğimden değil.
İçim içime sığmadığından.

Ceylan kızımız için son derece duygusal bir yazı kaleme alan Ahmet Altan’ın, Serap Eser için de aynı duygusallıkta bir yazı yazıp yazmayacağını merak ettiğim için bu yazıyı kaleme aldım.
Ama asıl merak ettiğim, diyelim ki onurlu davrandı Ahmet Altan ve “bir sizden bir bizden,” gibi bir anlayışa saplanmadan, ayrım gözetmeden, herkesin aynı koruma ve sevecenliğe ihtiyaç duyduğunu savunarak bir yazdı.
Peki, büyük gazetelerimizden biri yine onu birinci sayfasına alıp, “açılımın manifestosu” şeklinde verecek mi?
Kim bilir, belki gerçekten Ahmet Altan, “açılıma halel gelmesin” diye yazar ve belki de gerçekten gazetelerimizin en büyüklerinden Milliyet de onu birinci sayfasına koyar...
Ben de utanırım bu yazdıklarımdan.
Utanmaya da razıyım.
Ölenin kimliği, öldürenin kimliği gibi ucuz bağlantılardan yola çıkarak, bir zümreye, kitleye saldırmanın aşağılık yaklaşımlarıdır bunlar.
Ölen üzerinden savunmaya geçmektir.
Öldüren üzerinden saldırmak asla sayılmaz.
Ceylan’ı, o küçücük yavruyu bir “silah” öldürdü.
Orduya mı aitti, PKK’nın döşediği bir mayın mıydı, 1848 savaşından mı kalmaydı, biri cebinden mi düşürmüştü...
Bunların önemi var mı? Birileri için var da...
Ölen için önemi var mı?
İnsana saygısı olan için var mı?
Ama iş şu noktaya vardırılıyorsa eğer: Bu tür ölümlerin sürmemesi için “anlaşma” masasına oturulmasına, “her şeye rağmen” oturulmasına zorluyorsanız insanları...
Bir dakika düşünmek gerekmiyor mu?

Ne oldu peki?
Ne oldu son dakikada?
Açılıma tokat, Tokat’tan mı geldi ne?
Açılımmış?
Hadi canım siz de.
Türkiye bir orta oyun oynar gibi...
Kanalın birinde İçişleri Bakanı konuşuyor: Açılıma her şeye rağmen devam, diyor.
Öbür kanalda Tokat’tan ölüm haberi geliyor.
Bazı yazarlarımız da kalemtıraşlarıyla kalemlerini sivriltiyorlar...
Size de sıkıcı gelmeye başlamadı mı bu iş artık.
Bu işin gerçekten sıradan değil de bilimsel olarak ele alınması gerektiğini düşünmüyor musunuz?
Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisini Afganistan’a muharip güç gönderme veya göndermeme noktasına bağlayıp da, asıl konuları geçiştirmeye çalıştıklarını fark edemiyor muyuz?
Bu kadar köreldik mi?
Böylesine aptal yerine konmanın literatürde adı nedir acaba?
Ben yazacak şey bulamıyorum artık.
Bundan sonra kimseye sataşmadan yazmam gerektiğine karar verdim.
Hepimizi kendi “bulutlarında” tartışmaya çağırıyorlar, ben kandım bugüne kadar sanıyorum.

A.Mümtaz İDİL
Odatv.com