9 Temmuz 2010 Cuma

Lorik Cana: Savaşın Çocukları Savaşçı Olur

Erik Gerets: « C’est le genre de joueur avec lequel vous partiriez à la guerre »
(O, savaşa gideceğiniz oyuncu sınıfındandır)

Bir kaptanı takımından ayırabilmek zordur. Geçen sezonun başında 3 yıllık sözleşmesi varken ilk çıkan haber Marsilya’dan ayrılmak istediğiydi. Her futbolcu Premier Lig’de oynamak ister. 6 milyon Euro bonservis bedeline bir anlam verememiştim. Sonuçta Sunderland için bir piyangoydu. Bu oyunda her zaman favori oyuncularınız vardır. Lorik Cana da Avrupa’nın en iyi onbirine koymadığım ama "benim onbirim dediğim" takımda yer verdiğim bir orta sahaydı. Cana gibi adamları sadece futbol yetenekleriyle değerlendiremezsin. Bazıları lider doğar. Cana da böyle bir adam. Ona "savaşçı" diyorlar. Başka şansı var mıymış acaba! 9-10 yaşında yaşadığı topraklarda savaş varken hayatta kalabilmek için ülkeyi terk etmek zorunda kalan bir ailenin, eski bir futbolcunun oğlu Cana. Gittikleri ülke ise İsviçre.

Lorik Cana’nın ailesi gibi Kosova’yı terkeden ve İsviçre’ye sığınan bir başka ailenin futbolcu oğlunu da analım: Valon Behrami. Cana’dan iki yaş küçük. Bugün Cana, Arnavutluk milli takımında oynarken, Behrami, İsviçre forması giyiyor. Cana’nın kariyerini yönetenin futbolcu babası olması bir talih tabii. İsviçre’den Fransa’ya geçiyor. Arsene Wenger’in uzun elleri, ona da uzanmış o günlerde. İngiliz futbolunun klasik engeli... Genç yetenek kontenjanından yararlanıp sınırı geçememiş. Paris Saint Germain kariyerinin (Taraftar gittiği için nefret etti. Pankartta da küfür ediyorlar (alttaki foto) son senesinde yolu bizim buralardan geçmiş Halilhodzic ona inanmasa; muhtemelen başka bir kariyeri olacaktı. O son sezonu, ona Marsilya kapılarını açtı. Marsilya zor kulüp. Lig desen, O.Lyon’un hükümdarlığı altında. Juninho atıyor, attırıyor, O.Lyon milleti deli ediyor. Cana’yı yakından takip ettiğim, Fransız basınından izlediğim dönem bu dönemdir. Arnavut bir oyuncunun, Fransa gibi kibirli adamların ülkesinde kaptanlığa yükselmesi ayrı bir başarı.

Marsilya’da kaptandan öte; bayrak adam gibiydi. Tribünler inanılmaz seviyordu onu, kale arkasına gittiğinde ortalık yıkılıyordu. Bu yüzden ayrılık haberine (Cana gitti Marsilya şampiyon oldu bu arada) pek anlam verememiştim. Bir zamanlar kapısından giremediği ülkeyi fethetmek istemiş olabilir. Sunderland sezon başında 6-9 arasına oynacak takımdı kafamda. Lorik Cana düzenli forma giydi, Steve Bruce ona kaptanlığı da verdi. Lakin sezon meşakkatli geçti. Sunderland, Darren Bent susunca yıkım yaşadı.
Galatasaray’ın Linderoth’un ardından iyi bir ön liberoya ihtiyacı vardı. Özellikle de Mehmet Topal, 4.2 milyona satılınca; akla gelen soru şuydu? Mehmet ideallerinin peşine düşmüştü, tutamazlardı. Peki Galatasaray, kasasında para yokken o göbeği kaç milyon ödeyerek dolduracaktı? Akla gelen, ya da transfer istihbaratlarında adı geçenler arasında Cana yoktu. Daha bir yıl önce Sunderland’a giden, çatkapı kaptan olan bir adamı neden satsın ki İngilizler? Ne oldu peki? Lorik Cana, menajerine ayrılmak istediğini söyledi. Sebebi, Arnavutluk’taki ailesine yakın olmaktı. Kulüp arayışına girdiklerinde de karşılarına Galatasaray çıktı. Cana’nın Rijkaard’ın listesinde olduğunu da not düşelim geçen sezondan.
Bugün kulübünün sitesinde de açıkladığı üzere; Steve Bruce’a sezon açılışında Cana ayrılmak istediğini söyledi ve sebebinin ailesi olduğunu söyleyince, onu bırakmak istemeyen hocası evet demek zorunda kaldı. Sunderland’ın 6 milyon Euro’ya aldığı Cana’yı 6 milyona sattık açıklamasının yanında; Galatasaray’ın borsaya bildirdiği 4.5 milyon Euro açıklaması var. Rakam neyse; 3 taksitte ödenecek. Cana da yıllık 2 milyon Euro alacak. Galatasaray’da ücret dengesi içinde kabul edilebilir bir rakam.

Galatasaray’ın ligin ikinci yarısında maçlarını oynayacağı TT Arena’da bilet fiyatları ve kapasite nedeniyle seyirci profili değişecek. Bu şartlarda yumuşayan tribünlerin önünde, sahayı arenaya çevirecek bir karaktere sahip Lorik Cana... Lucas Neill gibi gözü kapalı kaptanlığı verebileceğiniz lider bir kişilik. Başarılı olur mu? sorusunun cevabı gerideki 5 yıllık kariyerinde saklı. Marsilya ve Sunderlanda’de işi kıvıran Cana, Galatasaray’da da Sarp-Barış-Mehmet’in çoğu zaman bir Emre Belözoğlu yapmadığı orta sahasında, geçmiş iki sezonun kırılgan onbirine sertlik getirir. Yeri geldiğinde kırmızıyı görür, ya da ne bileyim; rakibine kafa atar. Kavgasını kendine değil takım için yapan futbolcu sınıfında görmek lazım Cana'yı.
Sunderland taraftarı ne düşünüyor acaba? Çok üzülen de var, yolu açık olsun çok kart görüyordu diyen de. Bir taraftarın postu ve ona verilen cevap güzeldi, paylaşmak istedim: "If we dont sign Ozil, Schweinsteiger or Sneijder in the next 10 minutes than Bruce should fuck off out of this club, totally clueless manager" Bir sonraki post: "What about in 15minutes?

Bir transfer anısı son nokta olsun. Hagi, Barcelona’da valiz toplarken bileti Meksika’ya idi. Galatasaray’ın teklifine kabul ederken, Bükreş dediğin şurası deyip evet dediği akıllarda. Arnavut Cana da benzer sebeple geliyor İstanbul’a...