24 Aralık 2010 Cuma

“Biz daha ölmedik ve Cumhuriyeti size yem etmeyeceğiz”

Araştırmacı yazar Nedim Çakmak’ın, “Hüsnüyadis hortladı” adlı belgesel kitabını okudunuz mu? Tarih: 23 Aralık 1930. Yer İzmir’in Menemen ilçesi. Yedek Subay Mustafa Fehmi Kubilay’ın başı, Girit’teki kamplarda İngiliz ve Yunan subayları tarafından eğitilen sonra da yurdumuz topraklarına gizlice sokulan, Berdani tarikatının başı olan Haçlı köpeği bir mürteci Derviş Mehmet tarafından kör bir bıçakla kesiliyor
15 Mayıs 1919’da Manisa’yı işgali sırasında işgalci Yunan birliklerini Yunan bayraklarıyla ve çiçeklerle karşılayan Manisa Valisi Hüsnü Efendi ile Derviş Mehmet kardeş çocukları. O Derviş Mehmet, aynı zamanda Bülent Arınç’ın annesinin bababsı, yani, öz dedesidir. Manisa Valisi Hüsnü Efendi, Türkiye işgal kuvvetlerinden temizlenirken 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’den bir Yunan teknesiyle Yunanistan’a kaçmış, orada Hüsnüyadis adını almış ve o isimle de ölmüştür. Mezarı da Girit’tedir. Bülent Arınç’ın, dedesinin kuzeni olan Hüsnüyadis’in mezarını ziyaret edip etmediği bilinmiyor.
Bülent Arınç, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) karşı yürütülen operasyonları, ordumuzun şerefli ve kahraman komutanlarının tutuklanmalarını değerlendirirken “Türkiye bağırsaklarını temizliyor” demişti.
Gıda olarak alınan besin maddelerinin içinde bulunan ve bir vücut için gerekli olan vitamin, mineral vs. maddeler vücut tarafından alınır, geriye kalan posası, kolonda –kalın bağırsak- ilerleyerek anüsten dışkı olarak dışarı atılır. Bülent Arınç, kahraman ordumuzun şerefli komutanlarını işte bu dışkıya benzetmiştir.
Bağırsakların temizlenmesi gibi tıkanması da söz konusudur. Bazı vücutlarda da hazım maddeleri kolonda –kalın bağırsak- katılaşır, dışarıya atılması zorlaşır. Biz buna da “kabızlık” diyoruz. Kabızlık, uzun sürerse bağırsak tıkanmalarına ve bağırsak kanserine yol açar ve ölümcül sonuçlar doğurur. AKP’li, Derviş Mehmet’in torunu Bülent Arınç gibiler, Türkiye Cumhuriyeti’nin bağırsaklarında katılaşmış, ilk yıllarda kabızlığa neden olmuştu. Giderek bağırsakları tıkadı ve bir kansere dönüştü. Tümör denilen bu urun esaslı bir operasyonla bağırsaklardan çıkarılıp atılmasından başka çare yoktur. Bu dertten Türkiye’nin öyle ilaç tedavisi ile kurtulamayacağı net olarak görülmüştür. Katılaşmış ve bağırsakları tıkamış olan bu posa dışkı olarak en kısa sürede vücuttan atılmalıdır. Aksi halde Türkiye için ölüm kaçınılmazdır.
2003 yılı Temmuz ayında Manisa’da jandarmaya, adresi verilen bir evde Nurcuların Okuyucular Grubu’nun yasadışı faaliyet gösterdiği ihbarı yapılır, jandarma da ihbar edilen evde arama yapmak için mahkemeden bir karar alır. İhbar edilen adrese varıldığında karşılarına çıkan 5 katlı apartmanın TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın annesine ait olduğu anlaşılır. Oysa mahkemenin verdiği karar bir evin aranmasına ilişkindir. Mahkeme kararının tüm apartmanın aranmasına dönüştürülmesi için yeniden mahkemeye gidilir, bir yandan da durum jandarma üst komutanlığına bildirilir ve Albay Erdal Sarızeybek’in komutasındaki jandarma, Kubilay’ın başını kesen Derviş Mehmet’in Gelini, Bülent Arınç’ın annesi Sevdiye Arınç’a ait apartmanın çevresinde tertibat alır. Mahkeme kararı beklenirken durum, silsile yoluyla Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur’a kadar ulaştırılır. Eruygur da, gene silsile yoluyla Manisa Jandarması’nın apartmanın dışında tertibatını mahkeme kararı çıkıncaya kadar sürdürmesini emreder. İşte o arada ne olmuşsa olmuştur, kimler kimlerle görüşmüşse görüşmüştür, bırakın mahkemenin apartmanın tümünün aranması kararını vermesini, önceki verdiği bir eve ait arama kararı da kaldırır, apartmanda arama yapılamaz, jandarma da tertibatı kaldırmak ve evin çevresinden ayrılmak zorunda kalır. Jandarma Albay Erdal Sarızeybek, emekli olduktan sonra yazdığı “Gazi Paşa duyarsa” adlı kitabında bu konuyu “Bülent Arınç’ın annesinin evini arayamadık” cümlesiyle belirtir.
Eğer o evde yasalara aykırı bir durum yok idiyse niçin aranmasına izin verilmedi? O evde silah mı depolanmış, uyuşturucu mu stoklanmış, fuhuş evi olarak mı kullanılıyormuş? Şahsen benim evimi güvenlik güçleri her an arayabilir ve böyle bir işleme asla karşı da çıkmam. Şimdi siz, Kubilay’ın başını kesmiş olan Derviş Mehmet’in torunu Bülent Arınz’tan kuşkulanmaz mısınız?
2007 yılında bu konu Derviş Mehmet’in Torunu Bülent Arınç’a sorulduğunda, “Evet bu konu doğrudur. Bu olayı önü-arkası ile inşallah 16 Mayıs’tan sonra değerlendiririz. Bu konu üzerinde Sayın Eruygur’a da albaya da, olayla ilgili olan pek çok kişiye de söyleyecek çok lafım var” demiştir.
Şimdi burada 16 Mayıs’ın önemine bakalım: Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresi 16 Mayıs 2007 günü dolmaktaydı. Onun yerine AKP oylarıyla nasıl olsa bir AKP’li seçilecekti. Yani Çankaya da düşürüldükten sonra AKP’nin önünde bir engel kalmayacaktı. Bütün beklentileri gerçekleşti. Biz Atatürkçüleri görmezden gelip önlerinde hiçbir engel kalmadığını sananlar, biz daha ölmedik ve Cumhuriyeti size yem etmeyeceğiz.
SEFER ÇETİNKAYA

Multi Ethnical State!


   İşte başımıza yakın gelecekte bela olacak terim. ”Multi Ethnical State”   Pazar gününden beri ha sinirim geçsin ha biraz yatışayım dedim ama olmuyor yatışmıyor geçmiyor kızgınlığım.Ama en azından ettiğim  ve etmekte olduğum  sıfat tamlamalarını sizlerle paylaşmayacağım.Nasıl olsa sıfat tamlamalarını hak edenlerin kulakları bayağı bir çınlamıştır.Çoluk çocukta okuyor bizim yazıları dikkat etmek lazım.                          Geçtiğimiz Pazar günü Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un eş başkanlığını  yaptığı Demokratik Toplum Kongresinde  (DTK) gündeme  neyi getirdiler Demokratik özerklik! Yesinler sizin  demokratik özerkliğinizi! Nasıl bu duruma geldik nasıl bu kadar pervasızca ülkemizi bölünmeye götürüyorlar hala anlaya bilmiş değilim.Hukuki planda Türkiye’ye “BM İkiz Sözleşmelerini kabul etirenler şimdi de askeri planda pkk yı güçlendirmeyi ve TSK’ya karşı geliştirmeyi sağladı;siyasal planda akepe üzerinden kürt açılımını uygulayarak Diyarbakır merkezli bölgesel özerkliğin örgütsel inşasına harç sağladı. Geçmişte ne  denmişti: “Şu anda Amerika’nın da ‘ Büyük Ortadoğu Projesi’ var ya bu proje içerisinde Diyarbakır bir merkez olabilir.Bunu başarmamız gerek” Bunu  kim mi demişti? Sevgili başbakanımız,R.T.Erdoğan  ne zaman nerede mi?Kanal D, Teke Tek, 16 Şubat 2004  te.Girin internete seyredin. Şimdi nasıl Diyarbakır merkez oluyor görün.Başbakan R.T.Erdoğan’ın “başarmamız gerek “ dediği Diyarbakır’ı merkez yapma hedefi, BDP’nin dile getirdiği “Demokratik Özerk Kürdistan”ın merkezidir,başkentidir.PKK ve BDP, DTK’ nın bir model ve hedef olarak önüne koyduğu “Demokratik Özerklik” ile çok açık olarak,Ankara dışında ayrı bir otoriteyi, iktidarı hedeflemektedir.Yazının başlığına dönelim ne demiştik başımıza bela olacak terim.Multi Ethnical State yani Çok Etnikli Devlet. Bu terimi,yavaş yavaş geçiriyorlar yaşamımızın içine sokuyorlar.Sizin için hala önünüzde giden kadının biçimli kalçaları daha fazla dikkate değer değil mi ya da ne bileyim Pascalın bu haftaki dans perfonması daha önemli, Kaptan Alinin puştluklarına kızıyorsunuz da, bunlara ne diye ses çıkaramıyorsunuz? Sen en iyisi giy  pijamanı eşofmanı, ser, otur. En  sertini yazının sonuna  sakladım ki kızıp okumaktan vazgeçmeyesin diye..Sinsi planın (gerçi artık alenen seslendiriyorlar da) geri kalanında ise getirildiğimiz nokta;  İki bayraklı  iki dilli yaşam .Sonunda PKK’nın ağzıyla demorkatik özerklik haritasıda çıkarıldı. Haritanın AB’nin yerel yönetimler yasasında belirtilen noktalarla benzeşmesi tesadüfi değil, 25 idari bölge tanımı yerel yönetimler yasasında da yer alıyor, apo’nun da federasyon istiyoruz şeklindeki talebi son durumla örtüşüyor.
Türkiye öncelikle üniter devlet yapısını yitirerek “Multhi Ethnical State” yani “Çok Etnikli Devlet” ilan edilecek. Nereden çıktı bu tabir demeyin, Makedonya 2001 yılından itibaren bu sistemle yönetiliyor. Ülke belki uzaktan bakılınca resmil dili Makedonca, bayrağı sarı kırmızı güneş figürü olan bir ülke olarak algılanıyor ancak ülke de yaşam çok farklı. 2001 yılında yapılan Ohri Antlaşması uyarınca ülke “Çok Etnikli Devlet” olarak tanımlandı. Ne menem bir şeydir bu; çok etnikli devlet…1- Ülkede tek millet vurgusu yapılamaz. Bir ülke içinde yaşayan bütün etnik gruplar sayımlarda insanların beyanına göre belirlenir ve bu beyanlara dayanılarak resmi kimliklerine işlenir.2- Bir bölgede nüfusun yüzde 20′si eğer bir etnik gruptan oluşursa mesela bir yerin yüzde 20′si Türk veya Arnavutsa o bölgede temsi hakkı duyar. Ayrıca resmi kurumlarda temsil hakkı vardır.3-”Çok Etnikli Devletler”de nüfusu yüzde 20′nin üstünde olan etnik grupların dili resmi dilin yanında kullanılabilir, o etnik grubun bayrağı resmi kurumlarda dalgalanabilir.İşte bu durum bugün Türkiye’ye aynen dayatılmaktadır. Selahattin Demirtaş bugün Makedonya’da uygulanan sistemin aynısını talep ediyor. Siz de hala, hafta sonu maçlarda yok, artık mecburen  ağzınız açık Burcu ile Azra yı seyredeceksiniz,  ya da katıldığınız sohbet ortamlarında yüce insanı arayıp huzuru içinizde bulacaksınız.Dikkat edin aradığınız şey çok yakınınızda olup girmesin bir yerinize.Siz serip oturun, kaşının, gerinin bugünlerin kıymetini bilin, yakınında kıçınıza giydiğiniz donunuzuda alacaklar.Sonra mı? Orası size kalmış..(Merak etmeyin daha devamı var sürecek..)