13 Ağustos 2009 Perşembe

DANANIN ALTINDAKİ BUZAĞI(ÜMİT ZİLELİ)

Adam Vali…

Hükmettiği kentin tüm camilerindeki pisuarların sökülmesini emrediyor!.. Verdiği talimat şöyle:

- Ayakta bevletmek (yani işemek) itikadımızca doğru değil. İtikadımıza ters düşen bir şeyi yapmak gibi saçmalık olmaz. Kaldırın!

Gayet açık değil mi? Türkiye Cumhuriyeti’nin valisi çok net bir şekilde “fetva” veriyor! Bu sözlerin üstüne bir de “Dananın altında buzağı aramayın” diye gözdağı vermeyi ihmal etmiyor!.. Vali Bey, atasözünün aslının, “Öküzün altında buzağı aramak” olduğunun ise hiç farkında değil!.. Bir diğer ihtimal ise; okuduğu şiirlerde, yaptığı alıntılarda hata üstüne hata yapan “Baş imam” büyüğüne özeniyor, ne bilelim biz..

- Pekii, bu durumda ne olmuş oluyor?.. İmam Vali!..

Adam müftü… Valisine candan destek verip, şöyle diyor:

- Sayın valimizin böyle bir talebi oldu, biz de uygun bulduk. Yani sağlık açısından ayakta su dökmek prostat kanseri gibi hastalıklara yol açıyor. Din açısından da mekruh sayılıyor!

Müftü efendi “Biz de uygun bulduk” derken nereyi işaret etmiş oluyor? Tabii ki Diyanet İşleri Başkanlığı’nı!.. Mantık son derece açık; Baş imam da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin “türban” kararına, “Ulemaya sormaları gerekirdi”, Türk yargısının aldığı karara ise “Efendi, bu senin işin değil, Diyanet’in işi” diye celallenmiyor muydu?.. O halde, müftü efendinin “İmam vali”nin fetvasını fetvalandırmasından daha doğal ne olabilir ki?!.. Hele bunun üstüne bir de insanların sağlığıyla ilgilenmesi, tek kelimeyle göz yaşartıcı!..

- Böylece ne olmuş oluyor?.. Doktor Müftü!..

Şaşırdınız mı? Pekii, daha geçenlerde tayini çıkan Amasya Valisi’nin kentten ayrılacağı cuma günü camilerde okunan vaaz sırasında “mesajını” da okutup, dinleyenlerden “helallik” istemesine şaşırmış mıydınız? Valilerin imamlaştığı, imamların doktor, kaymakam, savcı, genel müdür, müsteşar suretine büründüğü bir ortamda bu olanlara hiç şaşırmayın… Önce, Fethullah’ın yıllar önce, televizyon ekranlarına akseden “Vali olun, kaymakam olun, savcı, hâkim olun ve zamanını bekleyin!” sözlerini anımsayın… Sonra, ya boynunuzu büküp, sürüklendiğiniz koyu karanlığa, görmeyi bir türlü beceremediğiniz ve artık burnunuzun dibine, çocuklarınızın geleceğine kadar uzanan “dananın altındaki buzağıya” ağlayın...

- Ya da başınıza geçirilmeye çalışılan “çuvalı” yırtmak için, tüm onurunuzla ayağa kalkın… Çünkü zaman, dinci faşizme karşı dimdik durma zamanıdır.

Bir Yurtsevere Mektup (XXI)

Sevgili kardeşim Balbay, senin ikinci duruşmada söylediklerini kahkahadan içim sızlayarak okudum… Hele “trafo patladı” masalıyla günlerce elektriksiz bırakılışınızı anlatırken, “adaleti mumla arıyoruz” deyişin, tüm süreci anlatan eşsiz bir betimleme olarak Türkiye tarihinin en karanlık bölümüne yazıldı bile… Üstelik olanca pırıltısıyla!..

Pazar günü, yani senin doğum gününün hemen ertesinde Avrasya Televizyonu’nda sevgili Ataol Behramoğlu, Haluk Çetin ve bu ülkenin aydınlık insanlarıyla birlikte bir kutlama da biz yaptık.. Sana şiirler, şarkılar gönderdik... Canım Yağmur’un senin için yazdığı o güzelim satırları okuduk... Kısacası orada değildin ama bizimleydin… Umarım elektrik gelmiştir, izlemişsindir… Sevgili Ferit Bernay’ın tahliye oluşuna çok sevindim… Dışarıdaki aydınlık milyonlar sabırsızlıkla seni ve diğer tüm yurtseverleri de bekliyor…

Sevgili kardeşim, seni ve tüm yurtseverleri, dışarıdaki milyonlar adına bir yurtseverin olanca sıcaklığı, gücü, direnci ve kararlılığıyla kucaklıyorum...