29 Eylül 2009 Salı

Öpüşmeyin kardeşim... Aile var!


Öpüşmeyin kardeşim... Aile var!


“Dinci” parti tarafından yönetilen ülkede, “sosyete”nin tanınmış siması ve “dinci partinin belediye başkan adayı” olan işkadını, “hâkim albay”a rüşvet verip, hava kuvvetleri arazisini araklamaya çalışmak iddiasıyla gözaltına alındı...

Ki, bazı gazetelerde “savcı” olduğu yazılan bu “hâkim albay”, silahlı kuvvetlerde görevli “beş memur” ve silahlı kuvvetlerde görevli olmayan “üç orospu”yla birlikte, “sanatçı” ve “futbolcu”lara “rüşvet”le “sahte” çürük raporu vermekten içeri alınmıştı... Gözaltına alınan “dinci parti belediye başkan adayı”nın, “dinci parti ilçe başkan yardımcısı”yla “ak”çeli işler konuşan oğlu da, telekulağa enselendi.

*

“Dinci” parti tarafından yönetilen ülkenin, “laikçi” partiye mensup ve aynı zamanda “avukat” olan “milletvekili”nin kardeşi ise, “cami yaptıran hayırsever” olarak tanınan “uyuşturucu baronu”nun sağ kolu olduğu gerekçesiyle gözaltına alındı... Ki, Emniyet Genel Müdürü’nün sağ kolu olan “Emniyet Genel Müdür Yardımcısı” da, bu baronla kanka olduğu iddiasıyla tutuklandı... Emniyet Genel Müdür Yardımcısı’nın oğluyla kendi kızına ortak şirket kurduran bu baronun, ispiyonlanıp içeri atılana kadar, öbür baronları ispiyonlamak için Emniyet’in “muhbiri” olarak kullanıldığı ortaya çıktı... Son bir haftada “Polis Okulu Müdür Vekili”nin öğrencilerle “eşcinsel” ilişkiye girmesi ve eşcinsel “emniyet amiri”nin porno siidisinin çıkmasıyla art arda sarsılan Emniyet’in uyuşturucu “bilirkişisi” de, aslında bu baronun imalatçısı olduğu iddiasıyla içerde.

*

Ana, oğul.

Abi, kardeş.

Baba, oğul.

Baba, kız.

Müdür, öğrenci.

Asker, polis, hâkim, siyasetçi.

Sanatçı, futbolcu, bilirkişi.

Cami.

*

Ve, o ülkenin Aileden Sorumlu Bakanı diyor ki: “Dizilerde öpüşme sahneleri var, aile yapımızla bağdaşmıyor, kamu vicdanında sıkıntı yaratıyor, şifre konmalı bunlara...”

*

Hep Behlül’ün yüzünden yani.

*

Ha bire öpüyor Bihter’i.

Bozdu milleti.

TÜRK OLMAK!

Türk olmak; Osmanlı'nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan
evladı gibi.
Kosova'da ve Bosna'da, Batı Trakya'da ve Makedonya'da bilmem
kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak; Kıbrıs'ta, Hocalı'da, Anadolu'da ve Balkanlar'da soykırıma
uğrayıp karşılığında yapmadığı soykırımla suçlanmaktır.

Türk olmak; Avrupa'da hor görülmektir. Ataları bir çok asır önce Viyana'yı
kuşattığı için hoş görülmemektir.

Türk olmak; Selanik'te Pontus Anıtı'nın, Viyana'da çiğnenen yeniçeri
minberinin ve Malta'da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin
önünden geçmektir.

Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp, bir küçük
yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk
olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Türk olmak; Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın
imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icad edildiği her yerinde
bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir.

Türk olmak; Troya'dan bu yana, Sümer'den bu yana serpilerek gelse de,
tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek
değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır.

Türk olmak; Mostar'da köprüdür, Kerkük'te kaledir, İstanbul'da
Kızkulesi'dir, Anadolu'da buğdaydır, Çukurova'da pamuktur, Ege'de tütün,
Karadeniz'de fındık, Trakya'da ayçiçeğidir.

Türk olmak; Çanakkale'de ölmektir. Çanakkale'de ölmeden önce düşmana su
vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır.

Türk olmak; Sabahları odana rahmet dolsun diye, camı açmaktır. Kar
yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine
kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara
bereket diye bakmaktır.

Türk olmak; Harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip,
sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan
okumaktır.

Türk olmak; Askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini
bilerek.

Türk olmak; Annenin şehit oğlunun ardından; “Bir oğlum daha olsun, onu da
vatan için göndereceğim” demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna
son kez dokunurken; “Vatan sağ olsun” demesidir.

Türk olmak; Ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden
fazla olanı garsona geri vermektir. Türk olmak, yemeği ziyan etmekten
korkmaktır.

Türk olmak; Evindeki bir kap aşın yarısını tanrı misafirine vermektir. Kendi
yerde, misafiri döşekte yatırmaktır.

Türk olmak; Yunus'u bilmektir, Mevlana'yı, Hacı Bektaş-ı Veli'yi ve Hoca
Yesevî -tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır.

Türk olmak; Oğuz Kağan, Bilge kağan, Saltuk Buğra han, Alparslan,
Kılıçaraslan, Fatih Mehmet, Yavuz Selim ve Mustafa Kemal’ın duygularını
hissetmek ve ona göre hareket etmek demektir.

Türk olmak, Saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval
çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir..
Hayatın sana verdiklerine nasip, vermediklerine kısmet demektir. Her işin
hayırlısına inanmaktır ve feleğe küsmemektir ve ağlamamak için çok gülmekten
çekinmektir.

Türk olmak; Asya'da batılı, Avrupa'da doğulu diye tepki görmektir.
Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaratılanı yaratandan ötürü sevmektir.

Türk olmak; en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde
bile her olumsuzluğun bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir.

Zor iştir Türk olmak. Türk olmak Anadolu'da her düşen yağmur damlasına
hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir.

Türk olmak, kan, vahşet ve kargaşa bölgesi Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya
bölgesinin ortasında medeniyetler mezarlığı Anadolu'da dik durabilmektir.

Türk Olmak; Yeniden Küresel Güç olmak için hareket etmektir.

Günün Sözü: KENDİNİ, ATA'NI, ÖTEKİLERİ bilirsen, sen sen olursun.

YETENEK


BEN Başbakan'ın yeteneklerini beğenirim.
Her zaman “Tayyip, Tayyip, Tayyip” derim...
Misal; ABD Başkanı Obama ile baş başa 15 dakika görüşüp, otuza yakın konuda “fevkalade iyi neticeler” kim almış olabilir?..
15 dakikanın yarısını tercümanın tekrarı olarak düşünün...
Kaldı 7.5 dakika...
Ermenistan ile sınır kapısı, Kürt açılımı, İran’ın nükleer sorunu, Irak meselesi, Kuzey Irak’ın geleceği ve daha birçok mesele bunun içinde...
Ki kendisi de 7.5 dakikalık ikili görüşmeyi, bizim medyaya ancak 20 dakikada anlatabildi zaten.

Yetenek başka şeydir...
Türkiye’nin gelmiş-geçmiş başbakanları birkaç dil bilir, birikisini de anadilleri gibi konuşurlardı.
Bu, iki kelime (Van minüt) biliyordu...
O iki kelime ile dünyayı ayağa kaldırdı.
Nitekim bu son ABD gezisine katılan arkadaşlarımız, “Birleşmiş Milletler toplantısına da van minüt damgasını vurdu” diye bildirdiler.

ABD’ye giderken “Tüm komşularımız ile barış ve dostluk bağları kurduk” diyen,
koltuğunun altında komşuların başına atılacak füze sistemi ile dönen bir başka devlet adamı yoktur.
Ayrıca “Füze sistemi söz konusu değil” dedikten hemen sonra “1.3 milyar dolarlık bir ihaleden” söz etti ki, bu da yetenek...
Yani füze yok, ama fiyatı var...
O zaman komşular huysuzlandığında 1.3 milyar dolarlık ihale dosyasını vuracaktır kafalarına kafalarına...
Yoksa ne işe yarayacak bu füzeler, rampalar?..
Füze dediğiniz şey gider ama gelmez...
Yoksa bin üzerine gez...

Pekiii...
Her ağız açışta insanların kardeşliğinden, medeniyetlerle kucaklaşmaktan, akan kanı durdurmaktan söz edip, sonra insanların başına atmak için füze almak...
Ve bunu kılıfına uydurmak yetenek değilse ne?
Anlamayan yeteneksiz var mı?
Yok...

ASIL BURASI NERESİ 2

Nedendir bilinmez devamlı bu giyiniş tarzını tercih etmiş insanlarla karşılaşıyorum, gazetelerde sokakta tv de ve de en son N.G. de. Buralar nere de asıl biz nereye gitiyoruz. Kızlarımın hiç bir şekilde bu tarz giysiler giymek zorunda kalmalarını istemem.
.Yaradan biz kara çarşafın zukmünden korusun.Amin.......