19 Ekim 2009 Pazartesi

ARTIK SİZLEREDE BORSADAN PARA KAZANDIRMA ZAMANI GELDİ!


Bundan böyle her ay size izleminizi vede almanızı önereceğim senetlerden bahsedeceğim.Oldukça riskli bir dönemde bu akıl işi değil ama bizim de biraz deli cesaretimiz var. Birinci hisse: Okan tekstil.Tekstilde ne iş demeyin İhlas ile madencilik işine girdiler. Yakında okan madencilik olacak o zaman seyredin siz bu hisseyi Şimdiki fiyatı 0,92 .....Alım için 0,80 li fiyatlar uygun, düştüğü her yerden mal alın derim ben. Düşerse tabi. Hedef fiyat mı  4,00...Uçtun sen diyenlere park tekstilin park  madencilik olduğu zamanları hatırlatırım..2,Hisse Galatasaray, üzerinde haddinden fazla  (1200) bedelsiz var birleşme sonrası kimse tuttamaz, perşembe ve pazar maçlarından alınacak 6 puan 153 olan fiyatı çokkk yukarı çeker, al sat uygundur. UZUNN vadede tek geçerim ben.3.HİSSE  Vanet bedelli sermaye artırımı yaptı.Şirketin uyanık sahibi şirketin mali yapısını düzeltmek için küçük yatırımcıyı kullanıyor.4.40 lardan hisse alan gariban  mecbur bedelli sermaye artırımına katılacak. Kağıtta  bayma yapabilirler Bölündüğü gün tavan yapmazsa 1 liraya kadar gider 1,25 den maliyet uygun olacaktır.Küçük yatırımcı kaçınca elindeki hisseleri bedelliye katılmamak için satanlar geri almaya başlayacak. Bir taşla bir sürü kuş. sizde yakalayın o kuşlardan. Son kağıt.RAN lojistik yarın ki tahtaya halka arzdan mal alın % 10 yukarya yazın bir seans sonra % 10 fazlasına satın. Bir günde iyi para..
Yukarıda bahsetmiş olduğum konular bilgilendirme amaçlıdır.Risk durumunuza  göre değerlendirmeleriniz sonucu kazanacağınız ve kaybedeceğiniz  miktarlardan şahsım sorumlu değildir.Yasal zorunluluğa da uyduk. haftaya değerlendirmeler gene burada..

BAK SEN ŞU KONUŞANA;TESLİM OLAN PKK’LILAR MECLİS’TE KONUŞACAK mış!!!

Yeni Şafak Gazetesi yazarı Kürşat Bumin bugün DTP milletvekili Emine Ayna ile görüşmelerini yazdı. Bumin, Emine Ayna’nın Habur Sınır Kapısı’ndan teslim olacak PKK’lıların sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler ile görüşmeler yapacaklarını söyledikten sonra Bumin’in anlattığına göre PKK’lılara DTP grup toplantısında konuşturmaktan söz etti. Kürşat Bumin yazısında buna karşı çıktığını yazdı.
İşte Bumin’in yazısının o bölümü:
Ayna, giriş yapanların “evlerinde oturmayacaklarını”, sırasıyla sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, milletvekilleri vs gibi çevrelerle görüşmeler yapacaklarını söyledi. Hatta bir ara “Grup'ta konuşturma” gibi bir laf geçince, gecikmeden kendilerini bu konuda da “tedbirli” olmaya davet etmeyi görev bildim.

Odatv.com

Domuz Gribi Aşısındaki Gizli Tehlike

İngiltere’ de bin 500 hemşire ile yapılan bir araştırmada hemşirelerin
üçte birinin domuz gribi yaptırmak istemediği, yüzde 33’ ünün kararsız
oldukları ve yüzde 37’ sinin ise aşıyı yaptırmak istedikleri ortaya çıktı.
Aşıya karşı çıkanların yüzde 60’ ı buna sebep olarak aşının yan etkilerini
göstermişler. Bu araştırma doktorlar arasında yapılmış olsaydı sanırım
sonuç bundan pek de farklı olmazdı.

Aşının hem gerekliliğine hem etkinliğine ve hem de yan etkilerine karşı
ciddi endişeler var.

Her şeyden önce domuz gribinin her yıl görülen olağan grip kadar öldürücü
olmadığı ortaya çıktı. Olağan gripten her sene 250-500 bin kişi ölürken,
domuz gribinden tüm dünyada ölen insan sayısı 1.500 kadar. Bir başka
deyişle domuz gribinden ölüm ihtimali binde 4.

İkincisi domuz gribi aşınsın ne ölçüde koruyucu olacağı bu aşamada kesin
olarak bilinmiyor. Domuz gribi ciddi bir mutasyona uğrarsa aşının
etkinliği de o nispette azalacak ve hatta belki de tamamen etkisiz
kalacak.

Üçüncüsü de domuz gribi aşısının çok ciddi yan etkileri olabileceği ileri
sürülüyor. Bugün bu aşısının ülkemizde hiç dile getirilmeyen çok önemli
bir sakıncasından bahsetmek istiyorum.

Grip aşılarına tıp dilinde adjuvan adı verilen ve vücudun aşıya daha fazla
tepki vermesini sağlayan maddeler ekleniyor. Alüminyum ve skualen bunlar
içinde en çok kullanılanlar.

Aşılara adjuvan eklenmesi teorik olarak mantıklı, çünkü bu sayede kısa
zamanda az sayıda virüsle aşı üretmek ve böylece de daha az virüs antijeni
ile daha çok insanı aşılamak mümkün oluyor.

Ancak bu işlemin çok tehlikeli yan etkileri var. Bu sebeple de Avrupa’ da
üç çeşit aşıda skualen kullanılıyor olsa da Amerika’ da bu maddelerin
aşılara eklenmesine kesinlikle müsaade edilmiyor.

Oysa medyada domuz gribi aşısı üreten şirketlerin en az ikisinin (Novartis
ve GlaxoSmithKline) , hazırladıkları aşıda adjuvan kullanacakları
haberleri yer aldı.

İYİ SKUALEN KÖTÜ SKUALEN

Skualen aslında vücudumuz için yabancı bir madde değil. Karaciğerde
yapılıyor ve kolesterol metabolizması nda da rolü var, sinir siteminde ve
beyin dokusunda bulunuyor. Skualen ayrıca zeytinyağı, köpekbalığı
karaciğeri ve birçok doğal besin desteğinde var olan ve antioksidan
özelliklere sahip bir yağ molekülü. İsterseniz buna ‘iyi skualen’ diyelim.

Vücuda enjekte edilen skualenin ise karaciğerde sentez edilen veya
besinlerle alınan skualen gibi faydalı değil, aksine oldukça zararlı
olduğunu gösteren pek çok bilgi var. Bu yüzden isterseniz ona da ‘kötü
skualen’ diyelim.

İyi skualen ve kötü skualen arasındaki en önemli fark bunların insan
vücuduna giriş yolları.

Skualen besinlerle sindirim sisteminden vücudumuza girerse hiçbir sorun
olmuyor, ama bunun aşılarda olduğu gibi derialtına veya kas içine zerk
edilmesi bağışıklık sistemini vücuttaki tüm skualene saldıracak şekilde
harekete geçmesine yol açabiliyor.

Bağışıklık sistemi vücutta sinir sisteminde tabii olarak bulunan ve
sağlıklı bir hayat için elzem olan ‘iyi skualen’ de dâhil tüm skualen
moleküllerini tahrip etmeye başlayabiliyor.

Körfez Savaşı’ na katılan sayısız Amerikalı askerde ortaya çıkan ve Körfez
Savaşı Sendromu adıyla bilinen hastalığın da bu kişilere yapılan ve
skualen ihtiva eden şarbon aşısından kaynaklanabileceği düşünülüyor.

Körfez Savaşı Sendromu, vücudu tahrip eden oto-immun bir hastalık. Bu
kişilerde eklem iltihabı, kas ağrıları, deri döküntüleri, lenf bezlerinde
büyüme, kronik yorgunluk, kronik baş ağrıları, vücuttaki kılların
dökülmesi, iyileşmeyen deri yaraları, hafıza kaybı, sara nöbetleri,
kansızlık, ruhsal ve sinirsel problemler, nefes darlığı, kronik ishal,
gece terlemesi, ateş ve daha pek çok rahatsızlık gelişiyor.

Burada vurgulanması gereken çok önemli bir şey de bu hastalığın çok müphem
belirtilerle başlayıp uzun bir sürede (yıllar içinde) gelişmesi. Bu
sebeple de skualenin birkaç haftalık dönemde herhangi bir yan etki
göstermemesi onun güvenilir olduğunun bir kanıtı değil.

Savunma Bakanlığı skualen ile Körfez Savaşı Sendromu arasındaki ilişkiyi
reddetse ve bunun başka sebepleri (sinir gazları, kimyasal silahlar,
zehirli gazlar, uranyum…) olabileceğini iddia etse de, bu hastalığa
tutulan askerlerin yüzde 95’ inin kanlarında skualene karşı antikorlar
oluştuğunun gösterilmesi her şeyi apaçık ortaya koyuyor.

Tavşanlarda yapılan araştırmalarda da tek bir kez zerk edilen skualenin
bile oto-immun bir hastalık olan romatoit artrite sebep olduğunun
belirlenmesi de bunu destekleyen bir başka kanıt.

GELELİM NETİCEYE

Aylar öncesinden 20 milyon doz domuz gribi aşısı siparişi veren Sağlık
Bakanlığı’na birkaç sorum var.

Bir: Aşı hangi firmadan alınıyor ve bunun için kaç lira ödenecek?

İki: Sağlık Bakanlığı’ nın ısmarladığı aşıda Amerika’ da yasak olan bu
adjuvan madde (skualen) var mı?

Üç: Eğer varsa Sağlık Bakanlığı’ nın skualenin emniyeti konusundaki fikri
nedir?


Prof.Dr.A.Rasim Küçükusta
(Cerrahpaşa, Göğüs hast.)

BÜYÜK OYUNUN FARKINDAMISINIZ?

Dünyayı kasıp kavurduğu söylenen A(H1N1) virüsü (domuz gribi) bir çok ilaç firması için iştah kabartıyor. Bu konuda şimdilik en önde olan firma, İsviçre kökenli Novartis AG.
Firma yetkililerinin 12 Haziran 2009’da yaptığı açıklamada, domuz virüsü için aşının bu yılın eylül ayından sonra piyasaya sürüleceği belirtildi. Dünya Sağlık Örgütü’nün onayını bekleyen firma, şimdiden siparişleri almaya başladı bile. Firma yetkilileri, Almanya’nın Marburg kentindeki fabrikasında aşı üretiminin haftada milyonlarca doz üretecek şekilde planlandığını belirttiler.
Novartis yetkilileri ayrıca, aralarında ABD Sağlık Departmanı’nın da bulunduğu otuzdan fazla ülkenin 289 milyon dolar pay ayırarak geçtiğimiz mayıs ayında üretilecek aşı için talepte bulunduğunu kaydettiler.
Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı yetkilileri ise, bu yılın ekim ayında piyasaya çıkması beklenen H1N1 aşısını 10 milyon kişiye ücretsiz uygulamayı düşündüklerini belirtiyorlar.
Sağlık Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Turan Buzgan, öncelikle risk grubunda bulunanların aşılanacağını belirtmişti. Buzgan, ön anlaşmaların da yapıldığını kaydederek, herkesin aşılanmasına ne gerek ne de ihtiyaç olduğunu söylemişti.
Ancak, işe ekonomik boyut açısından bakıldığında, dünyada daha önce de uygulanan, ancak artık bir ekonomik gelir kaynağı olarak bakılan yeni bir oyunun piyasaya sürüldüğü belirtiliyor.
Hiç bir ilacın bir seferde, herhangi bir ülkeye milyonlarca doz satılamayacağını, aşının ise bu konuda rakipsiz olduğunu belirten sağlık yetkilileri ve kimi ekonomistler, H1N1 virüsünün de SARS, EBOLA gibi laboratuarda üretildiği kuşkusu taşıdığı, aynı anda da aşısının da geliştirildiği görüşüne dikkat çekiyorlar.

Bir sağlık bakanı düşünün ki, bir salgın hastalık için ülkede alarm veriyor.
Bu, büyük şehirlerimizde belediyelerimizin “hava yağışlı olacak tedbirinizi alın,” demesinden de vahim bir durum.
Peki, Sağlık Bakanı Recep Akdağ neden böyle bir uyarıda bulunuyor?
Domuz gribi aşıları yüzünden olabilir mi?
Dünyada bu aşıyı üreten üç firma var:
GlaxoSmithKilne, aşısının adı Pandemrix
Baxter International firması, aşısının adı H1N1 aşısı.
Bir de Novartis firması tarafından üretilen Influenza A(H1N1) 2009 Monovalent.
Bunların lisanslarının varlığı-yokluğu ayrı bir tartışma, ama bilebildiğimiz kadarıyla ilk iki firmanın henüz lisansı yok.
Bu aşıların kalıcı bazı tahripler yaptığı hatta ölüme neden olduğu söyleniyor ve ileri ülkelerde aşı yerine vitamin desteği öneriliyor.
Odatv olarak daha önce bu konu ile ilgili bir haber yapmış ve bu işin ucunda aşı ticareti olduğunu, dünyanın en kolay para kazanma yollarından birinin aşı üretmekten geçtiğini belirtmiştik.
Sağlık Bakanı Akdağ’ın, pazarlığı yapılmış ve belki de ücretinin bir kısmı ödenmiş domuz gribi aşısına şimdiden bir “temel” oluşturmaya çalıştığı izlenimi doğuyor.
Asıl yanıtlanması gereken konuları da Recep Akdağ unutuyor, tabii kimse de sormuyor:
Aşı hangi firmadan ithal ediliyor?
Lisansı ne zaman alınmış?
Yan etkileri var mı, varsa nedir?
Aşıya bağlı ölümler veya kalıcı rahatsızlıklar gerçekleşmesi halinde ne gibi bir yol izlenecektir?
Aşılama işleminde hangi kriterler göz önüne alınacak?

İşte bu kritik sorular yanıt bekliyor.  

Odatv.com