18 Kasım 2009 Çarşamba

Kimin Eteklerinde Ziller Çalıyor?


Bu ülkenin onca sorunu bir yana itildi; gazetelerimiz manşetleriyle, yazar çizerleriyle CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in Meclis’teki konuşmasını dillerine doladılar.

Yorumlar gırla, manşetler gırla!

Görsel - yazılı medya; Öymen’le yatıyor, Öymen’le kalkıyor!

Alevi örgütleri ayakta. Öymen’in istifa etmesini istiyorlar.

-Oktay Ekşi ile Melih Aşık dışında- ünlü yazarlarımızın hemen hepsi; Onur Öymen’in Dersim’de (Tunceli) yaşanan dramatik olayları onayladığına hükmettiler.

Ekşi ile Aşık’ın yazdığı gazetelerdeki diğer köşe yazarları -galiba- yorumlarını Öymen’in Meclis konuşmasının metnini okumadan yazdılar.

Tutanaklara göre ne diyor Öymen:

“Atatürk’ün ölüm yıldönümünde yapılan iş, aslında maalesef, Türkiye için üzüntü vericidir ve çok hazindir.

Atatürk; Şeyh Sait’le müzakere mi etti? Dersim isyanını yapanlarla müzakere mi etti?

Onların sözcüleriyle, temsilcileriyle masaya mı oturdu? Bunların hiçbirini yapmadı arkadaşlar. Yabancı ülkelerin istihbaratından mı yararlandı? Hayır. Türkiye’nin istihbaratından yararlandı. Ve kısa bir sürede bütün terör örgütlerini dize getirdi…

…Maalesef bu ülkenin anaları çok ağladı… Şeyh Sait isyanında analar ağlamadı mı? Dersim isyanında analar ağlamadı mı? Kıbrıs’ta analar ağlamadı mı? Bir tek kişi çıkıp da ‘Analar ağlamasın diye bu mücadeleyi durduralım’ dedi mi? İlk siz istiyorsunuz…”

***

Bu sözleri Dersim’deki isyanın bastırılması sırasındaki onaylanmayacak olaylarla örtüştürmek acaba olanaklı mı?

Konuşmanın temeli ve amacı Atatürk’ün devlet anlayışıyla bugünkü iktidarın izlediği politikaların birbirine ters düştüğünü gösteriyor.

Atatürk’ün isyanları bastırmak için isyan edenlerle masaya oturmadığını savunuyor ve bugünkü iktidarın PKK terörünü etkisizleştirmek için PKK ile görüşmeler yaptığını içeren bir gönderme yapıyor.

Çanakkale’de Kıbrıs’ta olduğu gibi Şeyh Sait, Dersim isyanlarında da elbette anaların ağladığını ama… Atatürk’ün analar ağlıyor diye isyanları bastırmaktan vazgeçmediğini anlatıyor.

Bu konuşma döndü dolaştı; Öymen’in Dersim’deki isyanın bastırılması sırasında -yineleyelim- onaylanması olanaksız olayları onayladığını içeren manşetlere, yorumlara uzandı.

Öymen konuşmasında isyanın bastırılması sırasından yaşanan olayları onaylamadığını ifade eden birkaç cümle söyleseydi; acaba bugün izlenen (hatta CHP’deki Alevi milletvekillerinin partiden istifa etmelerini isteyen) sert tepkileri izleyecek miydik?

Siyasal, partisel sömürü derhal harekete geçti.

RTE bu konuşmanın CHP’nin gerçek kimliğini gösterdiğini söyledi.

***

Genel Başkan Baykal, yorumlara ve örgütsel tepkilere katılmadığını (Fikret Bila’ya) açıklarken, “…Öymen, hükümetin PKK ile mücadele değil, müzakere yaptığını, oysa Atatürk’ün isyan çıkaranlarla müzakere etmediğini örnek olarak verdi …” ve “…Onur’u yanlış anladılar veya yanlış anlamak işlerine geldi…” diyor.

Bu sözlerden yardımcısının istifasını istemeyeceği anlaşılıyor.

Bu görüşü muhafaza ederse… ne telekulak, ne yargıya baskı, ne Silivri… ne işsizlik, ne domuz gribi… hepsi bir yana bırakılacak; eleştiri okları yardımcısının doğruları söylediğini açıkladığı için Deniz Baykal’a yönelecek!

Fırsattan yararlanarak kurulmuş bir parti değil CHP! Cumhuriyeti kuran, Cumhuriyet tarihini inkâr edenlere karşı kurucusu Atatürk’ü, Cumhuriyeti, temel ilkelerini savunan köklü bir parti CHP!

Böylesi yanlış anlamalardan kaynaklanan saldırılara alışık; lakin sormak gerekiyor:
CHP topyekûn suçlanırken acaba kimin eteklerinde ziller çalıyor?

Vatanda Hortlak Var, Hortlak


Vatanda Hortlak Var, Hortlak

“Eğer bir memlekette vatan hainlerinin tabutları bayrağa sarılarak merasimle gömülüyorsa; eğer bir memlekette vatan hainlerine ‘Şehit’ deniliyor, milletini ve memleketini soyan şakiye (eşkıyaya) ve hayduda destanlar yazılıyorsa…

Eğer bir memlekette zalim uşakları melek kılığına bürünüp ‘Hürriyet Tanrısını’ bir beleme gibi kullanıyorsa…

Eğer bir memlekette demokrasinin ırzına geçmiş olanlar utanmadan kardeşlik ve saygı iddiasında bulunuyorsa…

Eğer bir memlekette soysuzlar ve şirretler, abidelerin mermerlerini binek taşı gibi kullanarak namusa ve şerefe saldırmak için şerre (kötülüğe) ve iftiraya binip sokak sokak geziyorsa…

Eğer bir memlekette fazilet taşlanıp, haysiyet karalanırken, fesat pohpohlanıyor ve kin yağlanıyorsa…

Eğer bir memlekette alçaklar bir seviye (düzey) iddiasına haramiler (haram yiyenler) ve korkaklar bir cüret ve cesaret hamlesine kalkışmış bulunuyorsa…

Ve eğer o memleketin adı Türkiye ise, o memlekette bütün bu karanlık sürünün karşısına dikilip, hepsini son kırıntısına kadar tüketecek bütün kuvvetlerin saati çalmış demektir.

Bir bükülmez bilek o bayrağı, sarıldığı tabutun kokmuş tahtaların üzerinden hemen çekip alır ve gönderine diker…

Bir demir yumruk, zalim yardakçılarının enselerine, bir şimşekli kol, fazilet kundakçılarının suratlarına iner…

Hayır, ‘Bu vatan hepimizindir’ sözünden alçaklara hiçbir hisse düşmez.

Bu vatan faziletindir, iffetindir, haysiyetindir…

Ama asla kahpenin, alçağın, zalimin ve şirretin değildir.

Sen ey zulmün ateşine göğüs germiş körpe fidan… Sen ey temiz yürek…

Sen ey ehli vatan, gün görmüş başını kaldır ve iyi bak. Vatanda hortlak var, hortlak!..

Bir alçaklar sürüsünü peşimden sürükleyerek bir iskelet dansının tıkırtılarıyla kulaklarımızı tırmalayan bu uğursuzu, layık olduğu cehenneme yollayalım…

***

Yukarıda yazdıklarımı beğendiniz mi? Güzel yazmış mıyım? Yerli yerine oturmuş mu? Yani cuk diye oturmuş mu?

Ama ne yazık ki bunları yazan ben değilim. O halde kim yazmış? Epey eski bir yazı.

Şimdi bir okuyucumuzdan, emekli PTT Merkez Müdürü Sayın Hüseyin Aydın’dan aldığım şu kısa mektubu birlikte okuyalım:

“Sayın Çölaşan, bundan tam 47 yıl 10 ay önce yazılan bu yazı, günümüze ne güzel uyuyor. Değişen hiçbir şey olmamış.

O tarihlerde Dünya gazetesi bugünün Sözcü gazetesi konumundaydı.

Hiç umutlanmasınlar.

‘Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti.’

Aynı yöntemle koruma hakkımız saklıdır.

Ben 80 yaşında genç bir Atatürk tutkunuyum. Ben böyle düşünebildikten sonra, herhalde benim gibi düşünen milyonlar vardır. Selamlar, saygılar, efendim”

Evet, bir kez daha sorayım: Ben yazmadığıma kim yazmış yukarıdaki yazıyı?

Okuyucum Hüseyin Aydın, mektubunda bana o yazının fotokopisini göndermiş. 5 Ocak 1962 tarihli Dünya gazetesi.

Yazan: Gazetecilikte ve yazarlıkta yürekli ustamız, üstadımız, Allah sağlıklı ömürler versin Bedii Faik.

O günlerin koşulları, ustamıza o yazıyı yazdırmış. Ama sorarım size, günümüze uyarlandığında her şey cuk oturuyor mu, oturmuyor mu?

Tek parti sultası, Kürtçülük açılımı… Eş dost zengin etmeler… Telekulak rezaletleri… Yolsuzluklar… Vurgunlar… Din ticareti… Din sömürüsü… İşsizlik ve sefalet… Ve alçaklar sürüsünü peşinden sürükleyen uğursuzlar…

Şimdi bir kez daha düşünün!

Vatanda Hortlak var mı, yok mu?
Daha iyi değerlendirmek için üstadımızın yukarıdaki yazısını lütfen bir kez daha okuyun…

Ziraat Türkiye Kupası'nda Gruplar

23 Aralık tarihinde oynanmaya başlanacak olan Ziraat Türkiye Kupası'nda gruplara kalmaya çalışan tam 71 takım vardı. Seneler sonra grup maçları şifresiz olarak TRT'den yayınlanacak. Ziraat Türkiye Kupası'nda bu sezon dağıtılacak ödül miktarı yüzde 30 artışla 17 milyon 100 bin dolara çıkarılmış durumda. Gruplarda mücadele etme hakkı kazanan 20 takım katılım bedeli olarak 100'er bin doları kasalarına koydular.

Grup maçlarında alınacak her galibiyetin değeri 100 bin dolar, beraberliğin bedeli ise 50 bin dolar olarak belirlendi. Grupları ilk 2 sırada bitererek çeyrek final oynamaya hak kazanacak takımlar ilk maçı 3 Şubat 2010 Çarşamba günü, rövanşı ise 10 Şubat 2010 Çarşamba günü oynayacaklar. Yarı final maçlarının tarihleri ise 24 Mart 2010 ile 14 Nisan 2010 Çarşamba olacak. Ziraat Kupası'nın finali ise 5 Mayıs'ta oynanacak.

- GRUPLAR ve MAÇ TAKVİMLERİ -

A GRUBU
Fenerbahçe, Eskişehirspor, Altay, Antalyaspor ve Tokatspor



B GRUBU
Trabzonspor, Galatasaray, Ankaragücü, Orduspor, Denizli Belediyespor



C GRUBU
Sivasspor, Bursaspor, Denizlispor, Giresunspor, Tarsus İdman Yurdu



D GRUBU
Beşiktaş, Manisaspor, Kasımpaşa, İBB, Konya Şekerspor



- İlk maçlar 23 Aralık 2009 Çarşamba
- İkinci maçlar 10 Ocak 2010 Pazar
- Üçüncü maçlar 13 Ocak 2010 Çarşamba
- Dördüncü maçlar 17 Ocak 2010 Pazar
- Beşinci maçlar 27 Ocak 2010 Çarşamba