18 Kasım 2009 Çarşamba

Vatanda Hortlak Var, Hortlak


Vatanda Hortlak Var, Hortlak

“Eğer bir memlekette vatan hainlerinin tabutları bayrağa sarılarak merasimle gömülüyorsa; eğer bir memlekette vatan hainlerine ‘Şehit’ deniliyor, milletini ve memleketini soyan şakiye (eşkıyaya) ve hayduda destanlar yazılıyorsa…

Eğer bir memlekette zalim uşakları melek kılığına bürünüp ‘Hürriyet Tanrısını’ bir beleme gibi kullanıyorsa…

Eğer bir memlekette demokrasinin ırzına geçmiş olanlar utanmadan kardeşlik ve saygı iddiasında bulunuyorsa…

Eğer bir memlekette soysuzlar ve şirretler, abidelerin mermerlerini binek taşı gibi kullanarak namusa ve şerefe saldırmak için şerre (kötülüğe) ve iftiraya binip sokak sokak geziyorsa…

Eğer bir memlekette fazilet taşlanıp, haysiyet karalanırken, fesat pohpohlanıyor ve kin yağlanıyorsa…

Eğer bir memlekette alçaklar bir seviye (düzey) iddiasına haramiler (haram yiyenler) ve korkaklar bir cüret ve cesaret hamlesine kalkışmış bulunuyorsa…

Ve eğer o memleketin adı Türkiye ise, o memlekette bütün bu karanlık sürünün karşısına dikilip, hepsini son kırıntısına kadar tüketecek bütün kuvvetlerin saati çalmış demektir.

Bir bükülmez bilek o bayrağı, sarıldığı tabutun kokmuş tahtaların üzerinden hemen çekip alır ve gönderine diker…

Bir demir yumruk, zalim yardakçılarının enselerine, bir şimşekli kol, fazilet kundakçılarının suratlarına iner…

Hayır, ‘Bu vatan hepimizindir’ sözünden alçaklara hiçbir hisse düşmez.

Bu vatan faziletindir, iffetindir, haysiyetindir…

Ama asla kahpenin, alçağın, zalimin ve şirretin değildir.

Sen ey zulmün ateşine göğüs germiş körpe fidan… Sen ey temiz yürek…

Sen ey ehli vatan, gün görmüş başını kaldır ve iyi bak. Vatanda hortlak var, hortlak!..

Bir alçaklar sürüsünü peşimden sürükleyerek bir iskelet dansının tıkırtılarıyla kulaklarımızı tırmalayan bu uğursuzu, layık olduğu cehenneme yollayalım…

***

Yukarıda yazdıklarımı beğendiniz mi? Güzel yazmış mıyım? Yerli yerine oturmuş mu? Yani cuk diye oturmuş mu?

Ama ne yazık ki bunları yazan ben değilim. O halde kim yazmış? Epey eski bir yazı.

Şimdi bir okuyucumuzdan, emekli PTT Merkez Müdürü Sayın Hüseyin Aydın’dan aldığım şu kısa mektubu birlikte okuyalım:

“Sayın Çölaşan, bundan tam 47 yıl 10 ay önce yazılan bu yazı, günümüze ne güzel uyuyor. Değişen hiçbir şey olmamış.

O tarihlerde Dünya gazetesi bugünün Sözcü gazetesi konumundaydı.

Hiç umutlanmasınlar.

‘Kanla, irfanla kurduk biz bu cumhuriyeti.’

Aynı yöntemle koruma hakkımız saklıdır.

Ben 80 yaşında genç bir Atatürk tutkunuyum. Ben böyle düşünebildikten sonra, herhalde benim gibi düşünen milyonlar vardır. Selamlar, saygılar, efendim”

Evet, bir kez daha sorayım: Ben yazmadığıma kim yazmış yukarıdaki yazıyı?

Okuyucum Hüseyin Aydın, mektubunda bana o yazının fotokopisini göndermiş. 5 Ocak 1962 tarihli Dünya gazetesi.

Yazan: Gazetecilikte ve yazarlıkta yürekli ustamız, üstadımız, Allah sağlıklı ömürler versin Bedii Faik.

O günlerin koşulları, ustamıza o yazıyı yazdırmış. Ama sorarım size, günümüze uyarlandığında her şey cuk oturuyor mu, oturmuyor mu?

Tek parti sultası, Kürtçülük açılımı… Eş dost zengin etmeler… Telekulak rezaletleri… Yolsuzluklar… Vurgunlar… Din ticareti… Din sömürüsü… İşsizlik ve sefalet… Ve alçaklar sürüsünü peşinden sürükleyen uğursuzlar…

Şimdi bir kez daha düşünün!

Vatanda Hortlak var mı, yok mu?
Daha iyi değerlendirmek için üstadımızın yukarıdaki yazısını lütfen bir kez daha okuyun…

Hiç yorum yok: