7 Ekim 2009 Çarşamba

GÖKÇEK!!!!

B PLANIDA NEYMİŞ ALFABE 29 HARFDEN OLUŞUYOR.


Herkes A'dan B'den bahsederken ben de biraz imha planından söz edeyim. Kimin planı ? Türkiye'ye gelen yabancı hocaları ve futbolcuları ilk başarısız sonuçta tez elden evlerine postalamak için ellerini ovuşturanların planı. Galatasaray üç maçtır kazanamıyor diye herkes diline doladı Rijkaard'ı. Hatta futbol bilgisinden şüphe edenler bile var ! Kariyerine baktığınızda şüphe etmeniz gerekiyor zaten !!! Ajax , Milan , Hollanda milli takımına baktığınızda ne futbol oynamış ki ? Ya da Barcelona'da 5 sezon görev yaparken hangi kupayı kaldırmış ki ? Futbolu bilseydi Sparta Rotterdam'ın küme düşmesine engel olmaz mıydı ! Ya da şu an Galatasaray'ın başında değil , Avrupa'da büyük bir ligde görev yapmaz mıydı ? Rijkaard'ın ne farkı var ki zaten Hiddink'le , Zico'yla , Lucescu'yla , Gerets'le , Löw'le , Tigana'yla veya Del Bosque'yle. Onlar da futbolu bilmezdi. Onlar ki aslında her sene en azından Avrupa'da yarı final , final oynayan bir takımın başına gelmişlerdi. Onlar ki aslında her Avrupa Şampiyonası her Dünya Kupası'nda yerini banko alıp , herkesin korkulu rüyası olan bir ülkede görev yapıyorlardı. Öyle bir ülke ki , yurt dışında en az 10-15 futbolcusu oynuyor. Öyle bir lige sahip ki Premier League , La Liga halt etmiş. Fenerbahçe-Galatasaray derbisi deyince bırakın o ülkede , Avrupa'da hayat duruyor. Kim takar El Clasico'yu ! Lig maçları dünyanın dört bir yanından naklen yayınlanıyor. Uluslararası medya halkın futbola olan ilgisi için belgeseller çekiyor. Stadların hepsi UEFA'dan 5 yıldız almış. Zemin öyle güzel ki bakmaya doyamazsın. Tribünler tıklım tıklım , cıvıl cıvıldır. Seyirci ortalamasında İngiltere yanına yanaşamaz. Ülkenin medyası yalan haberden nefret eder. Yöneticisi kavga , taraftarı küfür etmez. Futbolcusu her deplasmana giderken kitap okur. Maç sonunda önündeki maçlara bakıp , yenilgiyi hakeme bağlamaz. Teknik direktörü galibiyette saha kenarında on takla atmaz . Yorumcuları saygılıdır , bilgilidir , yabancı dil bilir. Stada gider maç izler. Öyle Marca , Lequipe yazarları gibi evinde pineklemez. Hakemi eyyam yapmaz , büyük küçük demeden çalar düdüğünü. Şampiyonlar liginde her sene maç yönetirler , 2 Dünya Kupası , 3 Avrupa Şampiyonası görmüşlerdir. Kulüpleri zengindir. Borcu yoktur , fazlası vardır. Satmak için kombine kart , forma yetiştiremez. Dilediğinde basar parayı en iyi yabancıyı alır. Ama gerek yoktur , çünkü yerli futbolcuları dünyanın en iyisidir. Messi'yi de İbo'yu da Kaka'yı da kıyas kabul etmez. Durum böyleyken Rijkaard'dan ne hayır görür bu ülke ? O değil ; Mourinho , Capello , Ferguson bavulu toplayıp gelse ne yazar ! Onlar bile stajyer kalır Avrupa'nın en iyi liginde. Bizimkilerden üçü İtalya , ikisi İspanya , biri de İngiltere'de görev yapıyor ya. Ey Rijkaard efendi iyi dinle şimdi beni. Barcelona'ya ne verdin ki , Galatasaray'a , Türk futboluna ne vereceksin. Güzel futbol , total futbol neyine. Senden istenen sadece kazanman. 1-0 olsun senin olsun. Yıllardır maç kaybetmedi bu ülkenin milli takımı. Brezilya'nın İspanya'nın rekoru neymiş ki ? Lucescu 50 maç yenilmedi , ilk mağlubiyette kapı önüne koyuldu. Senin takımın kadar pozisyon da vermiyordu üstelik. Bakma sen Hiddink'in Kore'de , Chelsea'de , Avustralya'da , Rusya'da başarılarına. Buraya geldiğinde çömezdi. Löw torpille geçti Almanya'nın başına. Del Bosque dışında adam yoktu İspanya'yı yönetecek. Organizasyon , morganizasyon diyerek felsefe yapma. Saha kenarında şov yap. Elini , kolunu salla sağa sola. Arada hakemin üzerine yürü , hakaret et. Burası önce düşme potasına girip sonra 2 sene üst üste şampiyon yaptığın Barcelona'ya benzemez. Asla kaybetmeyeceksin ! Arsenal finalinde yaptığın değişikliklerle Şampiyonlar Ligi kupasını alman da neymiş. Alfabenin tüm harfleriyle plan yap bize. Korkak olma , cesur ol. 4 forvet yetmez 7 kişi olsun. Ama pozisyon verme , gol yeme. Bir de bu ülkede olduğuna şükret , daha öğreneceğin çok şey var !

İYİKİ İSTANBULDA OTURMUYORUM.OTURSAMDA BİNMEZDİM ZATEN!!!

RTE’YE BİNMEK İSTANBULLU’YU RAHATLATACAK MI?

İstanbul Büyükşehir Belediyesi yerli üretim vagonlarını geçtiğimiz günlerde tanıttı. Belediyeye bağlı İstanbul Ulaşım A.Ş.’nin üretimi olan vagonların en dikkat çekici kısmı vagonların ismi. 2000 kişilik bir çalışmanın ürünü olan yerli üretim vagonların yeni modeline RTE 2009 adı verildi. Vagonların daha önceki modeli de 1999 yılında RTE 2000 adı ile üretilmişti.

Kimileri vagonların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın adının baş harflerinden geldiğini iddia ediyor. Vagonun yerli üretim olması bu şüpheyi artırıyor. İstanbul Belediyesi’nin sahibi olduğu İstanbul Ulaşım A.Ş. ise bu harflerin “Railway Transport Equipment” kelimesinin kısaltması olduğunu tanıtımında ifade etti.

İki seçenek vardı. Ya bu ifade uluslararası bir teknik terimdi. Bu nedenle kullanılıyordu. Ya da vagonu ortaya çıkaranlar belirli amaçlarla adını RTE olarak koymuşlardı.

Odatv olarak konuyu araştırdık. Önce Devlet Demiryolu İşletmeleri’nde yöneticilik yapmış kişilere RTE kısaltmasının bugüne kadar herhangi bir vagonda kullanılıp kullanılmadığını sorduk. Olumsuz yanıt aldık.

Daha sonra kütüphanede taşımacılık ve lojistik sözlüklerini taradık. Ancak en önemli taşımacılık sözlüklerinde bile RTE kısaltmasını ya da “Railway Transport Equipment” ifadesini bulamadık. (David Lowe, Dictionary of Transport and Logistics, Cogan Page, 2002.) Kısacası bu bir standart kullanım değil. Vagonu üretenlerin tercihi.

Belki literatüre bir Türk katkısı olabilir mi diyerek “equipment” kelimesinin karşılığına baktığımızda ise yine vagonun ekipman olmadığı sonucuna ulaştık. Equipment kelimesi bir teknik donanıma yardımcı araçlar için kullanılıyor. Yani lokomotif ya da vagon “equipment” değil. Ancak örneğin bir tamir aracı ya da raylarda taşımacılığa zaman zaman yardımcı olacak örneğin bir kaynak makinesi “equipment” olarak adlandırılabilir. Belediyenin vagonlarına baktığımızda ise tamamen insan taşımak için üretildiğini görüyoruz.

Kısacası İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin RTE adını verdiği vagonlarda dil bilimine göre yanlış bir isimlendirme yapıldı. Çeşitli kesimlerin başbakanın adının kısaltmasının olduğunu iddia ettiği RTE 2009, taşımacılık sırasında uğradığı kazalar nedeniyle bir kafa karışıklığına yol açabilir. Devrilen bir vagonun ardından “RTE devrildi” ya da RTE’nin başarısının ardından “RTE’ye her yıl binlerce kişi biniyor” gibi kamuoyunda infiale neden olacak haberler çıkabilir. Kısacası RTE İstanbul trafiğini rahatlatırken başka sorunlara neden olabilir.



Odatv.com