16 Haziran 2010 Çarşamba

DAHA ÖNCELERİ NERELERDEYDİNİZ

Bir dönem İsrail'e karşı Filistin Devrimci Hareketi ile birlikte savaşan Türkiye sosyalist hareketinin yaşayan üyeleri İsrail ile son yaşanan sürece ilişkin bir bildiri yayınladılar.
İşte o bildiri ve ilk imzacıları:
'“Dilsiz kalabalıklarda büyür yalnızlığımız/ Postal sesleri boğar türkülerimizi/
Bir gecede büyüyen Filistinli çocuklar / İntifada biçer mayın tarlalarında/
Kutsal topraklar utanır/ Biz utanırız çaresizliğimizden/
Sınırları zorlarız/ Taş doldurup ceplerimize…” Adil Okay

Biz, İsrail’e karşı savaş sürecinde, Lübnan’da Filistin kamplarında kalan 68’li ve 78’li devrimciler, son olaylar hakkında ortak bir bildirge yayınlamayı uygun gördük. Zira İsrail’in, İHH'nin insani yardım taşıyan gemi konvoyuna düzenlediği saldırıda dokuz insanın ölmesi üzerine başlayan tartışmada “at izi ile it izi” birbirine karıştı ve 1970’ten itibaren Filistin kamplarında, İsrail’e karşı savaşta hayatını kaybeden yoldaşlarımızın kemikleri sızlamaya başladı. Öncelikle altını çizelim ki, İsrail’in yardım gemisine saldırması bir haydut politikasıdır. Bu politika da yeni değildir. Bir dönem Filistin kamplarında sayısı bini geçen biz, bunu yıllar önce etimiz ve kemiğimizle yaşamıştık.
Gazze katliamından sonra başbakan Erdoğan’ın ‘one minute’ çıkışı Arap aleminde sempatiyle karşılanmıştı. Ancak bu çıkıştan hemen sonra AKP hükümeti, İsrail’den Heron uçakları satın almış, askeri tatbikatlara, pilot eğitimine ve tankların modernizasyonuna devam etmiş, samimiyetsiz olduğunu göstermişti. Dokuz yardım görevlisi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının İsrail tarafından alçakça katledilmesinden sonra İsrail’e karşı laf var ama ciddi bir yaptırım yok. AKP yaklaşan seçimlerde halkın dini duygularını istismar edip oy toplamaya çalışıyor. Bu gün bir kez daha kapitalist kampın ‘demokrasi ve insan hakları’ savunusunun göreceli ve ikiyüzlü olduğunu görmekteyiz. Bu ikiyüzlülüğe Türkiye de uzun yıllar ortak olmuştur. Paranın hükümranlığının yaşandığı kapitalist dünyada, ticari ilişkiler ön plandadır. Bu güne kadar İsrail tercihinin bir nedeni de budur. İsrail 1948, 1967, 1982 ve en son Gazze işgalinde de benzer katliamlar gerçekleştirmiş, işgali BM kararlarına rağmen sürdürmüştür. Bu insanlık dramına ve İsrail’in işlediği insanlık suçlarına rağmen, Türkiye, İsrail’le ilişkilerinde ABD’nin dümen suyundan gitmiş, ‘din kardeşlerinin’ trajedisini görmezden gelmişti. Şurası açıktır ki: AKP Hükümeti İnsan hakları konusunda ders veremeyecek kadar sabıkalıdır. Filistin halkına yönelik katliamlardan, İsrail kadar sorumlu tutulması gereken ABD, ‘Mavi Marmara katliamı’nı kı-namayarak, ‘siyonizm−emperyalizm işbirliğini kutsamıştır.
Mavi Marmara gemisine saldırıdan sonra yaralılara kelepçe takan İsrail’in bu insanlık dışı uygulaması yeni değildir. Bir zamanlar Filistin kamplarında İsrail’e karşı saf tutan dünya devrimcileri vardı. Solun parametrelerinden biri olan, ‘mazlum halkların yanında yer almak’ şiarını hayata geçiren sosyalistlerden birçoğu 1973’te ve 1982’de İsrail’in saldırıları sonucu katledilmiş, onlarcası da esir düşmüştü. Yaralı yakalanan arkadaşlarımız da sadece kelepçelenmemiş aynı zamanda işkence görmüşlerdi. Bu gün Türkiye’deki bazı grupların, İsrail karşıtı gösterileri Musevi karşıtlığına dönüşmeye başlamıştır. İşte aramızdaki fark budur. Bizim Musevilerle sorunumuz yoktur. Bizim Siyonist−işgalci İsrail devleti ile kavgamız vardır.
Buradan bir kez daha ilan ediyoruz ki, biz aşağıda adları yazılı 68’li ve 78’li Türkiyeli devrimciler olarak, Filistin’in kurtuluşu için İsrail’e karşı mücadelede yer aldığımızdan dolayı onur duyuyoruz. Biz, Sadece Gazze’de, Batı Şeria’da yaşayan Filistinlilerin değil, Lübnan, Suriye ve Ürdün mülteci kamplarında yaşayanlar dahil olmak üzere tüm Filistin halkının dostuyuz. Filistin sorunu sadece Gazze ablukası değildir. Sorunun çözümü için İsrail 1967’de işgal ettiği topraklardan çekilmeli ve bağımsız Filistin devleti kurulmalıdır. Bunun için AKP hükümetine sesleniyoruz: İsrail ile olan tüm ilişkiler kesilsin. ABD ve İsrail ile stratejik ortaklığa son verilsin.
İletişim: Hasan Mantıcı. Tel: 05334395114
filistinicinsosyalistler@hotmail.com
İLK İMZACILAR: A. EYÜP YASİN, A. KESKİN, ABDULLAH DERELİ, ADİL OKAY, AHMET YOLAL, BEKİR REYHAN, BEREKET KAR, CELAL ÖZCAN, ERDOĞAN AHMET, ERGUN A-DAKLI, ENİS KALAYCI, FAİK BULUT, FATMA İRİER, GAZİ EKE, HASAN MANTICI, HÜ-SEYİN PİRRO, M. KELLECİ, MUSTAFA YALÇINER, ŞENTÜRK İNCİ, TEMEL DEMİRER, TESLİM TÖRE, YASİN DURSUN…
Odatv.com

MAVİ MARMARADA ÖLENLERİN CENAZESİNE KATILAN AKEPE KURMAYLARI, BU VATANI KORUMAYI GÖREV BİLMİŞ EŞİNİ YALNIZ BIRAKMAYIP ÖLÜME GİDEN KIZCAĞIZIN CENAZESİNE KATILMIYOR.NE İŞ?

PKK'nın Osmaniye’de Kanlıgeçit Jandarma Karakolu'na yaptığı saldırıda yaşamını yitiren Teğmen Cumhur Akdağ'ın eşi Pınar Akdağ, geçtiğimiz haftasonu şehit cenazesi gibi düzenlenen bir askeri törenle son yolcuğuna uğurlanmıştı.
Türkiye'de ilk kez Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bir askerin terör kurbanı eşinin cenaze törenine kendi eşiyle katıldı.
Başbuğ’un yanı sıra eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve çok sayıda komutan eşleriyle birlikte cenaze törenindeydi.
Ancak AKP’den kimse o törende yoktu…
CHP Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk, bu durumu sorgulayan bir soru önergesini TBMM’ye sundu. AKP kurmaylarının ve bakanların, Mavi Marmara’da hayatını kaybedenlerin cenazesine katılıp, Pınar Akdağ’ın cenaze törenine neden katılmadıklarını sordu.
İşte o soru önergesi…

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın R.Tayyip ERDOĞAN tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını dilerim.

Ali İhsan KÖKTÜRK
CHP Zonguldak Milletvekili

“İsrail Ordusunun uluslararası hukuka aykırı ve ölçüsüz saldırısıyla yaşamını yitiren Türk vatandaşlarının cenazelerine, başta Başbakan Yardımcınız Sayın Bülent Arınç, TBM İnsan Hakları Komisyonu Başkanı Sayın Zafer Üskül olmak üzere çok sayıda AKP Milletvekili katılmıştı. Dışişler Bakanı Sayın Ahmet Davutoğlu ile Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ yaralıları karşılamak için gece yarısından sonra askeri havaalanında hazır bulunmuşlardı. Saldırıda hayatını kaybedenler için Fatih Camii’nde kılınan toplu namaza Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanı Sayın Taner Yıldız ve AKP Milletvekili Nusret Bayraktar katılmıştı. Baskında yaşamını yitirenlerin memleketlerinde yapılan cenaze törenlerinin hepsinde AKP’li Bakan ve Milletvekilleri hazır bulunmuşlardı.”
Bu törenlerden bir hafta sonra; Osmaniye’de Kanlıgeçit Jandarma Komutanlığı’na düzenlenen terörist saldırıda lojmanın balkonunda başına isabet eden bir kurşunla ağır yaralanan hastanede yaşamını yitiren Teğmen Cumhur Akdağ’ın eşi Pınar Akdağ önceki gün İzmir’de toprağa verildi.
Terör kurbanı Pınar Akdağ toprağa verilirken AKP Hükümetinden tek bir yetkili yoktu. Oysa aynı zamanda İzmir Milletvekili olan Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün bu törene katılarak acılı aileye ve TSK’ya destek vermesi teröre karşı verilen mücadelede önemliydi.
Buna göre;
1. Terör kurbanı Pınar Akdağ’ın cenaze törenine Hükümet yetkililerinden birinin bile katılmamasının nedeni nedir?
2. Milli Savunma Bakanı Sayın Vecdi Gönül’ün cenazeye katılarak, İzmir Milletvekili olarak aileye ve TSK’ya destek vermesi, Türkiye’nin teröre karşı verdiği mücadelede kararlılığını dosta düşmana gösterilmesi bakımında önemli olmayacak mıydı?
3. İzmir’de Pınar Akdağ’ın cenazesinin toprağa verildiği gün Anadolu Ajansı “Bakan Gönül ve eşi Sevim Gönül Erzurum’a geldi. Gönül, havalimanında yaptığı açıklamada, ziyaretin gayri resmi olduğunu, aile dostlarının düğününe katılmak için Erzurum’a geldiğini söyledi” haberini geçmiştir. Bakan Gönül’ün, çok genç yaşında yaşamını yitiren bir terör kurbanının cenaze törenine katılmayarak, bir düğüne katılması “bilinçli bir siyasi tavır” mıdır?
4. İsrail saldırısında yaşamını yitiren yurttaşlarımızın cenazelerine AKP Hükümeti tarafından gösterilen ilgi ülkemizin bölünmez bütünlüğü için şehit düşen askerlerimiz ve yurttaşlarımız için niçin gösterilmemektedir?