9 Ağustos 2009 Pazar

9 AĞUSTOS 2009 SEÇMELER

ImageBoru Hatları Haritası



“…Sanılıyor ki Nabucco’nun tezgâhlanması ya da Putin’le kucaklaşma AKP’nin ya da RTE’nin marifetidir... Oysa marifet bizde değil... Coğrafyamızda...



Anadolu Doğu ile Batı arasında bir köprü... Batı’nın bize ihtiyacı var...



Ya Rusya?.. Rusya birbirine boru hatlarıyla bağlanacak Avrupa ile Türkiye yakınlaşmasında dışlanmak istemiyor...



Vaktiyle büyük devletler Anadolu üstüne çok hesaplar yapmışlardı... Bugün de yapıyorlar...



Türkiye, demiryolu ve karayolu dönemlerinde Batı’nın, daha açık deyişle emperyalizmin çok kazığını yedi...



Bu kez durum vaziyeti değişik. Avantadan para gelecek diye ellerimizi ovuşturuyoruz. Ancak Anadolu’da boru hatları haritasını çizerken de şunun ya da bunun oyuncağı olmayalım...



Uluslararası gerçeklere dayalı ve ulusal çıkarları gözeten bir boru hatları haritasına gereksinmemiz var...



Batı ile Rusya bu alanda iki rakip...



Peki, Anadolu’da petrol trafiğinin haritasını kim çizecek?.. Batı mı?.. Rusya mı?.. Biz mi?.. (İlhan SELÇUK, Cumhuriyet, 9.08.2009)





***
ImageAnadilde Öğrenim Mayını



"…Anadilde Öğretim"in amacı da sonucu da siyasaldır.



Anadilde Öğretim niçin yapılır? O dili kamusal alanda kullanmak için yapılır. Ne demek yani?



Sadece eğitim ve öğretimde değil, aynı zamanda bütün mesleklerde ve devlet dairelerinde kullanmak için: Emniyette, yargıda, maliyede, bayındırlıkta, tapuda, resmi yazışmalarda, gümrükte, sağlıkta... Yani resmi dil!...



Anadil bu alanlarda kullanılmayacaksa Hukuk, Siyaset Bilim, Fen Bilimleri, Tıp ve Veterinerlik fakültelerinde neden Kürtçe öğretim yapılsın?



Sokak adları, Finlandiya’da, Belçika’da olduğu gibi iki dilde olabilir. Ancak hukuk fakültesinde eğitim Kürtçe yapılıyorsa, bu, mahkemelerde Kürtçe kullanılacağı; yasaların Kürtçe olacağı anlamına gelir. Böyle bir şey üniter bir devlette elbette mümkün değildir! Ama DTP milletvekillerine bakıyorsunuz, ülkenin üniter yapısına ve toprak bütünlüğüne aykırı bir istekte bulunmadıklarını, bulunmayacaklarını (retorik icabı) söylüyorlar.



Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu? Ben anadilde öğrenim hakkı istiyorum demek, ben federal düzen istiyorum, demektir. Bölgesel ayrılıkçılık. Üniter yapıdan federal yapıya geçilmek istendiğine göre, bu istek ayrılıkçılık olarak da tercüme edilir.” (Özdemir İNCE, Hürriyet, 09.08.2009)





***

ImageHormonlu ‘sorun’un son açılımı



“Türk ordusuna karşı başarılı olamayınca terör örgütünü Avrupa’nın siyaset arenasına taşıdılar. Avrupa Birliği sevdası ile yanıp tutuşanlardan istekleri, ödünleri bazen ‘dayatma’, bazen de ‘uyutma’ yolu ile almaya başladılar. Başlangıçta adı konmayan ‘hormonlu’ hareket yeterince olgunlaştığında önce ‘Güneydoğu Sorunu’ daha sonra da ‘Kürt Sorunu’ adı altında ve ‘demokratik hak ve özgürlükler’ makyajı ile servis edildi. Çünkü Avrupa’ya ‘girmek’ isteyen Türkiye, Güneydoğu’da var olduğu iddia edilen ‘sorun’a çözüm bulmalıydı! Ne var ki ‘sorun’ bir türlü ‘somut’ olarak tanımlanmıyor, tanımlanamıyor! Şimdilerde, ABD’nin ‘stratejik’ fakat aslında ‘uydu’ ortağı olan Türkiye’de yeni bir ‘açılım’a karar verildi. ABD’nin Irak’a ihraç ettiği demokrasinin coğrafi sınırlarını açmak istemesiyle ‘tarihi fırsat’ yaratıldı ve Ankara’daki ‘eşbaşkan’ yeni bir misyon üstlendi. Ardından Hasan’lara, Oral’lara, Cengiz’lere, Fehmi’lere, Türköne’lere ‘sefer görev emirleri’ tebliğ edildi. Hep bir ağızdan yine ‘sorun’ demeye başladılar ama sorunca da kimse ‘sorun’un tanımını yapmıyor. Bu kadar korkak olmayın baylar, bayanlar; çıkartın artık ağzınızdaki baklayı!” (Deniz SOM, Cumhuriyet, 09.08.2009)





***
ImageProf. Dr. Halil İnalcık Diyor ki



“Kürt meselesi: ABD ve Batı, bilhassa buradaki petrol kaynakları nedeniyle bağımlı hükümetler yaratıyor bölgede. Bu hükümetler arasında en kuvvetli durumda olanı, en bağımsız hareket edeni Türkiye’dir. Türkiye’yi bağımlı tutmak için Amerika olsun Avrupa olsun- Kürt meselesine çomak sokuyorlar. Mesele bugün Irak savaşından sonra açıkça ortaya çıktı; Amerika bizim güney hududumuzda açıkça bir Kürt devletinin altyapısını hazırladı.



Benim görüşüme göre Amerika, Ortadoğu’da Türkiye gibi büyük bir kuvvetin daima müşkülat içinde bulunmasını ister. Bu açık bir hakikattir.



Kuzey Irak’ta ABD’nin politikası bu konuda açık, orada Kerkük-Musul petrol kaynakları üzerinde kendisine uydu bir devlet istiyor.



Bugün Amerika Ortadoğu’ya hâkim olmak istiyor; İsrail’i yarattı, Irak’a geldi. Kuzey Irak’ta başka bir İsrail devleti yaratmaya çalışıyor.



AB ve ABD bugün Kürtleri destekliyor; Ermeniler ve Kürtler, şimdi Amerika’nın Ortadoğu’da yeni “parçala-bağımlı yap” politikasından kendileri için çok ümitliler.



Dünyanın her tarafında Kürt milliyetçileri saldırı halindedir. Vahim olan, bugün Ermeni meselesi gibi, uluslararası bir mesele halini almıştır. Görmezden gelmekle mesele kalkmıyor; AB neden bu kadar üzerimize geliyor. Bütün amaç Batı’nın desteğini almak.


İşin vahameti şuradadır:


Biz hâlâ Osmanlı gibi Türkiye büyük devlettir, bunlar kurusıkıdır diyoruz. Hayır, 19. yüzyılda Avrupa bu yolla Ortadoğu’yu nasıl hükmü altına almaya çalıştıysa bugün de Türkiye’ye karşı aynı politikayı sürdürmektedir.



Bence bütün bunlar, Avrupa’da 19. yüzyıldaki “Question d’Orient” politikasının devamından başka bir şey değildir. “(Soner YALÇIN, Hürriyet, 09.08.2009)




***

ImageBölücülük projesinin gizli ismi!



“…Türkiye’nin “Kürt Sorunu” diye ayrıca adlandırılacak bir sorunu yoktur..


“Kürt Sorunu” tanımlaması baştan sona yanlıştır.


Ülkenin bölünüp, parçalanmasına karşı çıkmalarına rağmen terör örgütü tarafından kandırılıp, korkutulan Kürt’leri de kapsayan sosyal, ekonomik ve kültürel sorunların tümüne bölücü örgüt tarafından “Kürt sorunu“ adı verilmiştir.


Yani soruna “insani” değil “siyasi” bir tanımlama yapılmıştır.


“Kürt Sorunu” diye adlandırılan ve maalesef son dönemlerde devlet düzeyinde de rastlanan kritik hatalar aslında bölücülerin, bölücülük projesinin gizli ama açık ismidir.


PKK’nın oynadığı oyun şudur; Türkiye’de Kürtler’in kendilerini ayrı bir millet olarak gördükleri ve bu yüzden “Kürt sorunu” adı altında özerklik istedikleri tezinin dillendirilmesi.


Yani bir anlamda Kürt’leri terör gibi son derece aşşağılık bir yönteme başvuran millet olarak tescillemeye çalışmak.


Peki terör yandaşı olmayan Kürt’ler bunu hakediyor mu?


Tabii ki hayır.


Ancak burada tek bir amaç vardır o da, “PKK ve Öcalan’ı meşrulaştırmak.” (Metin ÖZKAN, Tercüman, 08.08.2009)




***

ImageDeliliğe Övgü



“…Desiderius Erasmus, bir din adamı, bir düşünür, bir yazar…1469’da doğmuş, 1536’da ölmüş…

…Erasmus’un dalkavuklar için söylediği şu sözler ise beş yüz yıl geriden sanki günümüzdeki yandaş medya mensuplarını anlatıyor:



‘Peki ya o saray avenelerine ne demeliyim? Çoğu sadece yaltakçı, köle tabiatlı, ahmak ve değersiz yaratık olduğu halde her şeyin ön sırasında yer almaya bayılır…



Krala efendimiz diye hitap edebildikleri, onu üç beş kelimeyle nasıl selamlayabileceklerini öğrenebildikleri, yüce ekselansları, lordumuz ve majesteleri gibi nezaket ifadelerini yerli yerinde kullanmayı bilebildikleri için, kendilerini dünyanın en şanslı insanları sayarlar.



Utanç duygularından mükemmel derecede soyundukları için güle oynaya yaltaklanabilirler.’



Nasıl, Erasmus bizim bazı köşe yazarlarımızı tam tarif etmiş değil mi! (Emre KONGAR, Cumhuriyet, 09.08.2009)



***



ImageHaluk Tarcan'dan yeni teoriler


BİLİMSEL araştırmacı (araştırmacı yazar değil) (CNRS-Paris) Haluk Tarcan, tartışma konusu olacak yeni tezler ortaya attı. Tarcan diyor ki:


“Kürtlerin, DNA testiyle Türk kanı taşıdıkları ortaya çıkmıştır.

Amerikalılar Kürtleri Türklerden ayırmak için Etrüsklerle kıyaslama yolunu seçmişlerdir, onlar için, Etrüskler, Türk değildirler. Kürtler de Türk olmadıklarına göre her iki kandan alınan örneklerin aynı olduğunun ortaya çıkmasıyla, Kürtlerin Türk olmadıkları ispat edilecektir.

Yapılan testler sonucu İtalya'da Murlu kasabasında oturanlarla Muradiye'de oturanların kanlarının aynı olduğu ispat edilmiştir. (18.10.2002 tarihli Hürriyet)



? Van 100'üncü Yıl Üniversitesi

? Malatya İnönü Üniversitesi

? Amerikan National Institues Healt işbirliği ile

? Van, Muradiye ilçesindeki bir aile ile İtalya'daki bir aile arasında yapılan,

? ADN testi sonucu her iki ailenin genlerinin aynı olduğunu, aralarında akrabalık bağı olduğunu saptamışlardır.



Fakat, kısa süre sonra

1- Etrüsklerin DNA testiyle Türk olduklarının ortaya çıkmasıyla Kürt diye etnik ayrılık yapılan ailenin Türk kanından olduğu bilimsel değer kazanmıştır. Kürt diye bir etni (halk-bud-budun) yoktur.

2- Kürtçe diye spesifik anlamda bir tek dil olmadığını Japon araştırmacı Kojima meydana çıkarmıştır.

3- Kürtçe, Türkçe tümce üzerine kurulmuştur.

Sözü edilen kasaba, Floransa yakınlarında Murlu kasabasıdır. Kendileri daima “Biz Türküz” demişlerdir. DNA testiyle Türk oldukları saptanmıştır.

4- Prof. Abdülhaluk Çay, İÖ 2000'deki Asur salnamelerinde Kürt sözü olmadığını, buna mukabil, Türk adının varlığını tespit etmiştir. (‘Her Yönüyle Kürt Dosyası')

5- 2000'lerde, Sümer ve Babil egemenlik bölgesindeki tabletlerden 13'ünde Turukku sözü geçmektedir.” (Kaynaklara göre Doğu Anadolu'da Proto-Türkçe İzleri, Sadi Bayram) (Yalçın BAYER, Hürriyet, 08.08.2009

Hiç yorum yok: