11 Mayıs 2010 Salı

Komploya Savaş İlanı !

Sürpriz istifanın ardından “Hem komplo dedi, hem de istifa etti. Bu bir çelişkidir” diye söze girenler olduysa da CHP’nin deneyimli siyasi lideri mesajını aslında fazlası ile açık verebildi: Kendisine yönelik komploya değil sadece, AKP iktidarında son yıllarda azgınlaşan komplo eylemlerinin tümüne karşı bir tür savaş ilan etti… Çok yakın bir tarihte, hükümetin işin içinde, en azından sorumlu olduğu bir komplo yargısını kamuoyuna ilan etti. Kafa karmaşasını önleme boyutu ile de son yılların komplolarında başrolde oldukları yargısı ağır basan Fethullah örgütlenmesinin kendisine ulaşarak işin içinde olmadıklarını bildirdiklerini açıkladı. Top Erdoğan hükümetinin elinde kaldı…

İlhan Ağabey’i hastane ziyaretinin ardından, Cumhuriyet ailesinden bir grup olarak Baykal’ı parti merkezinde ziyaret etmiş, en son uzun soluklu, günün ve geleceğin yorumlarını, yaklaşımlarını içeren bir bölümü gazetede yayımlanan, bir bölümü özel not bilgi olarak dinlemiştik. Sonuç izlenimim, siyaseti genel olarak etik değerler içinde yapmış, en büyük kusuru “ekip, delegeler otoritesi üzerinden içine kapanık siyaset..” anlayışı yüzünden partinin büyümesini kilitleyen lider imajını kırmaya çalıştığıydı. Dahası elinden geldiğince çaba gösterdiğiydi. Usta siyasetçi üslubu ile, özet olarak Türkiye’nin rejim, demokrasi açısından yaşamsal tehditler altında, bir dönemeç noktasından geçtiğinin, Meclis çoğunluğunu devlet sorumluluğu, rejimi kollama kaygısı olmadan kendi çıkarları adına pervasızca, sınırsız kullanabilen bir iktidar, hükümet gerçeği karşısında muhalefet partisinin sorumluluklarının katlandığının altını çiziyordu…

Aylar öncesinden Erdoğan hükümetinin sivil darbe operasyonunu güçlendirme adına, üç aşağı beş yukarı anayasa taslağı girişiminin hedeflerini bugünkü içeriğine uyar nitelikte olarak değerlendirmiş, referanduma gidilmesi noktasında ise muhalefet olarak bütün güçleri ile sokağa, tabana ineceklerini, referandumu bir tür AKP, Erdoğan hükümetine güven oylamasına dönüştüreceklerini söylemişti. CHP’nin halka iniş, Erdoğan hükümetine karşı bu büyük savaşımında güçlenmesi adına da gündemdeki kurultayı bir tür açılım aracı olarak kullanmayı öngördüklerini söylemişti. Tabii ki kastı parti içi açılım, demokratikleşme idi, genel başkanlıktan istifa etmiş olarak kurultaya gireceği aklının ucundan bile geçmemişti…
***
Gazeteciliği yandaşlıktan öte, yalakalık mertebesine yükseltmiş kimi gazeteci arkadaşlarımızın, dün Bülent Arınç’ın açık açık çizdiği çizgiden yürümeleri, önce komployu lanetleyip sonra da özünün, içeriğinin doğru olduğu tezini söylememiş gibi yapıp ucuz siyaset yöntemleri ile söylemelerinin.. siyaset, gazetecilik etiği açısından yüz kızartıcı boyutu üzerinde durmanın bir anlamı yok. Çünkü yüzleri kızarmayacak… Siyaseten bel altı vurmanın ötesindeki, büyük komplo suçu, gerçek suç, doğruysa kapatılmaya, göz ardı edilmeye çalışılıyor ki.. bunun hoşgörülecek, bağışlanacak yanı yok…
Görüntülerin gerçek ya da komplo olduğu öncelikle özel hayat boyutu ile tarafları ilgilendirir. Elbet siyasi lider, milletvekili söz konusu olduğunda, haber niteliğinin çok ağır basması bir yana, toplumsal değerlendirmeye açık bir alana girer. Ancak ortada komplo niteliğinde işlenmiş bir iktidar icraatı suçu varsa… Üstüne üstlük iktidar çok uzun bir süreçten bu yana ele geçirdiği kamu kurumları eliyle bu suçu işlemeyi alışkanlık haline getirmişse, yargısız infazlar, insan hakları, hukuk ihlalleri gündemdeyse, Sayın Baykal’ın sadece kişisel değil, siyasal, toplumsal, insan hakları, hukuk, demokrasi adına kişisel hesap sormanın ötesinde savaşım verme hakkı vardır.
Başbakan Erdoğan çok yakın günlerdeki açıklamaları ile, Arınç son dakika dünkü açıklaması ile, hükümet adına “komplo” suçu işlendiğinin ağır, güçlü izlenimini yaratmışlardır. Söz konusu görüntülerin gerçek ya da bu anlamda komplo olup olmadığından çok daha önemli olarak, iktidarın muhalefet liderine özel hayatı üzerinden komplo kurup kurmadığı, insanlık suçunun çok ilerisinde, ağır siyasi suçtur.
Erdoğan hükümetinin bu çok ağır siyasi, iktidar, insan haklarına aykırı hukuk suçundan aklanmasının tek yolu, Sayın Baykal’ın dediği gibi komplo suçunu işlemediğini kanıtlamaktır. Olayın suçlularına yönelik delilleri toplayabilecek, kanıtlayabilecek kurumların tümü, gizli istihbaratından emniyet örgütlerine, tümünün sorumluluğu Erdoğan hükümetinin elinde. Militan kadrolaşma ile, tam sorumluluğunda olduğuna göre, komployu, suçlularını ortaya çıkaramamanın kaçış yolu yoktur…
ŞÜKRAN SONER-CUMHURİYET

Hiç yorum yok: