2 Eylül 2009 Çarşamba

Galatasaray 2009-10 Transfer Sezonu

Galatasaray futbol takımı adına, yakın tarihin açık ara en iyi transfer sezonu artık geride kaldı.

Her biri ayrı hikâye, bambaşka birer öykü. Haziran ayında başlamıştı aslında bu müthiş serüven. Takvim yaprakları altıncı ayın henüz beşinci gününü gösteriyordu. 2009-10 Sezonu için teknik direktörünü belirlemişti, Galatasaray: Frank Rijkaard. Transfer mevsimindeki ilk büyük sürprizdi Rijkaard'ın Türkiye'ye gelişi. Yalnız değildi üstelik Hollandalı. Yanına Johan Neeskens gibi bir futbol efsanesini de almıştı. Sonu oldukça buruk olan 2008-09 Sezonu'nun izleri siliniyordu. Ve ''Yeni sezon başlasın artık!'' sesleri yükseliyordu derinden derine.

Frank Rijkaard'ın Florya'ya adım attığı gün, Galatasaray adına yeni bir futbol devrimi olabilirdi. Üstelik tam da zamanında gelmişti, 90'lı yıllarda oynadığı futbolla oyuna orta saha kavramını yerleştiren isimlerin başındaki adam. Yeni bir sayfa açmak istiyordu, Galatasaray. Ve doğru adresi çoktan bulmuştu. Türkiye'nin alışık olmadığı bir mantaliteye sahipti Rijkaard. Projelerini doğru şekilde uygulayabilmek adına Haziran ayında İstanbul'a ayak basması, son derece önemliydi bu anlamda. Akıllara gelen ilk hamle, futbolcu transferi olmalıydı. En azından kısa vadede. Rijkaard öncesi ise, Galatasaray'ın üzerinde çalıştığı iki isim vardı: Mustafa Sarp ve Leo Franco.

Bursaspor'un orta saha oyuncusu Mustafa Sarp ile ön anlaşma yapılmıştı. Rijkaard'ın Galatasarayı'na bölgesindeki altıncı isim (Ayhan Akman, Mehmet Topal, Tobias Linderoth, Barış Özbek, Mehmet Güven ve hatta Hakan Balta) olarak geliyordu, Sarp. Ne var ki; futbolculuk kariyeri boyunca stoper ve orta saha oyuncusu olarak efsaneleşen Frank Rijkaard, Galatasaray'daki tüm oyuncular için olduğu gibi, Mustafa adına da bir fırsattı. Çok çalıştı ve sonunda hak ettiği seviyeye çok da kısa bir süre içerisinde gelmeyi başardı, 16 numaralı Galatasaray oyuncusu. Diğer isim Leo Franco'nun durumu ise, biraz daha farklıydı aslına bakılırsa. Geçtiğimiz sezon kendisi ile anlaşılmıştı; ama Frank Rijkaard'ın onayı bekleniyordu.



Rijkaard'ın liderliğini yaptığı teknik ekip, Leo Franco'nun kendi sistemleri için doğru oyunculardan biri olduğuna kanaat getirdi. Ve Galatasaray'ın ikinci transferi, Arjantinli kaleci oldu.

Transfer sezonun ilk bölümünde Galatasaray, bonservissiz oyuncu alımlarına Beşiktaş'tan Gökhan Zan ile devam etti. Aslında; Gökhan'ın Florya'ya gelişini, Servet Çetin üzerinden okumak gerekir. Fransa'nın Marsilya takımına geçmesi gündemde olan Servet'in muhtemel eksikliğinin doldurulması adına alınıyordu, Gökhan Zan. Kâğıt üzerinde son derece tutarlı bir hamleydi, Galatasaray adına. Bir anlamda, ''Kâr-Maliyet Analizi'' yapılmıştı. 8-8,5 milyon € gibi bedel ile Marsilya'ya satılacak Servet Çetin'in yerine gelen Gökhan Zan, Galatasaray'ın elinde bulunan milli takım seviyesindeki savunmacı sayısını da beşe kadar çıkarıyordu.

Servet Çetin daha sonra Galatasaray'da kaldı. Marsilya'daki teknik adam değişikliği, kulübün en büyük hissedarlarından Robert Louis Dreyfus'un vefatı ve hâli hazırdaki başkan Pape Diouf'un istifası... Servet'in Marsilya transferinin önünde büyük engeller vardı. Olmadı. Önüne bakmaya devam etti, Galatasaray'ın transfer komitesi. Temmuz ayının ilk haftasında ise, yeni sezondaki ilk büyük yabancı transfer bombası patladı. Olympique Lyonnais'den Abdul Kader Keita getirildi Türkiye'ye. Yine sessiz ve derinden ilerlemişti, Galatasaray. Sabah saatlerinde açıklandı transfer. Frank Rijkaard ve ekibinin Galatasaray ile anlaşması, bir futbol devrimiydi. Abdul Kader Keita'nın transferi ise, o devrimin ayak sesleri.

Hikâyesi olan hamlelerdi hep. Ama içlerinden birini ayrı yere koymak gerekir. Temmuz ayının son gecelerinden biri. Yavaş yavaş aydınlanıyordu hava. Frank Rijkaard veya Kader Keita transferlerinden farklı olarak, beklenen bir isim vardı ama. Belki de telefonların çalması bekleniyordu yalnızca bir defa. O ''bip'' sesi ile anlaşılacaktı Galatasaray'ın yeni bir transfer bombası patlatacağı. Kaç saniye olabilirdi ki, o telefonun gelmesi ve bilgisayarlara koşulması arasında? Dört ya da bilemediniz beş saniye. Hem de en iyimser tahmine. Yıllar sonra bile anlatılacak harika bir transfer hikâyesi idi, Elano'nun Galatasaray'a gelişi. Tıpkı seneler evvel Gheorghe Hagi haberlerinin çıkması gibi. Elano da Galatasaray'daydı artık.



Mustafa Sarp, Leo Franco, Gökhan Zan, Kader Keita ve Elano. Galatasaray, bir sezon önceki Harry Kewell ve Milan Baros transferlerine harika ekler yapmıştı. Artık biraz da geleceği kurgulama vakti geliyordu.

Transfer mevsiminin bu bölümü, daha rahat olacaktı elbette. Takımın iskeleti kurulmuştu. Üzerine ilaveler yapılacaktı. Diğer yandan; kadroda yer alan otuzdan fazla oyuncunun tasviyesinin planları oluşturuluyordu. Bir proje doğrultusunda transfer edilmesi düşünülen dört isim vardı: Sezer Öztürk, Ufuk Ceylan, Sercan Yıldırım ve Caner Erkin. Şampiyonluk yolundaki rakiplerinin 15-20 milyon € para harcayarak transfer ettiği isimlere karşılık aynı ücretlerle Kader Keita ve Elano Blumer gibi hem iki büyük yıldızı hem iki önemli sistem oyuncusunu kadrosuna katan Galatasaray'ın hareket alanı genişlemişti.

Sercan Yıldırım transferi üzerine çok konuşuldu. Bursaspor'un 19 yaşındaki forvet oyuncusu, Frank Rijkaard'ın Galatasarayı'nda üst düzey bir fubolcu olacağını biliyordu muhakkak. Farkındaydı o da bu durumun. Çeşitli teklifler yapıldığı söylendi sürekli. Geleceği düşünüyordu, Galatasaray. Shabani Nonda'nın takas dedikodularında adının geçmesi bu yüzdendi belki de. Bir proje olarak bakılabilirdi, Sercan'a. Ama olmadı. Transfer mevsiminin henüz başında gösterilen aşırı reaksiyonlar, Bursaspor'un iradesini güçlü kıldı. Ve takımında kaldı Sercan. Manisaspor'un iki genç yıldızı Sezer Öztürk ve Ufuk Ceylan'ın takıma kazandırılma operasyonlarının ise, devam ettiği anlaşılıyordu.

Sözleşmeleri 2010-11 Sezonu sonunda nihayete erecek iki isimden Sezer Öztürk, transfer döneminin bitimini beklemeden Manisaspor ile olan mevcut sözleşmesini uzatmaya karar verdi. Kadro dışı kalmışlardı. Affedildi Sezer. Ufuk Ceylan ise direndi. Ve transfer sezonun kapanmasına kısa bir süre kala Galatasaray kadrosuna katıldı. Kendisinden bir gün önce kiralık olarak Galatasaray'a gelen Caner Erkin'den hemen sonra. Böylece, transferi de noktalamış oldu Galatasaray. Son derece stratejik ve planlı şekilde ilerleyen transfer görüşmeleri, iki genç ile bitiriliyordu artık.

Sonuç.

Gerçekten harika bir transfer sezonu idi Galatasaray takımı ve taraftarları adına. Dedik ya, her biri ayrı bir futbol öyküsü. Belli bir iskeleti var artık Galatasaray'ın transfer hamlelerinde. Önemli olan bu aslına bakılırsa. Ama hiç kuşku yok ki; 2009-10 Sezonu'nun yaz transfer mevsimi, seneler de geçse üzerinden unutulmayacak. Dileğimiz şöyle olsun son noktada. Yalnızca sabah 08.30 ya da sabaha karşı 04.00'da açıklandıkları için değil; gerçek anlamı ile bir futbol takımı ya da futbol ülkesinin bu spora bakış açısını değiştiren hamleler olduğu için unutulmasın. En nihayetinde, ''Devrim!'' dediğiniz kavramın ana fikri de bu değil mi zaten?

Hiç yorum yok: