30 Ocak 2010 Cumartesi

BİRAZ GEÇ OLDU AMA GÜLE GÜLE NONDA!



Shabani Nonda, Shabani Nonda... Güle Güle!


2007-08 Sezonu. Galatasaray’ın şampiyonluğa koştuğu o unutulmaz sezon.

Altı hafta kalmıştı bitime. Karl-Heinz Feldkamp, ‘’Ben gidiyorum!’’ dediğinde, fazla bir alternatif yoktu Galatasaray’ın elinde. Böylesi kısa bir süre için yeni TD ile anlaşmak mümkün olan şampiyonluk ihtimalini sıfıra indirebilirdi. Galatasaray Spor Kulübü’nün resmî internet sitesinden bir açıklama geldi. ‘’Aslanlarla Devam’’ yazıyordu haber başlığında. Kalan altı haftalık süreyi herhangi bir teknik direktör ataması yapmadan tamamlayacaktı, Galatasaray. Yepyeni bir macera başlıyordu. Mutlu bitmesi hâlinde, yıllarca anlatılacak harika bir öykü daha kazanacaktı Futbol Tarihi.

Galatasaray tribünleri de kayıtsız kalmadı duruma. Yine tüm zamanların belki de en anlamlı tezahüratı ile yer aldılar bu sekansta. ‘’Haydi bastır Galatasaray… En Büyüksün Galatasaray…’’ diye başlayıp, ‘’Yönetim – Futbolcu – Taraftar… Şampiyonsun Galatasaray…’’ diye devam ediyordu binlerce, milyonlarca Galatasaraylı. Hakikaten çok anlamlıydı. Tek vücut olmuştu Galatasaray Camiası. Futbolcusundan, yöneticisine; yöneticisinden taraftarına. Ve tabii, daha sonra resmin içerisine giren Cevat Güler, Burak Dilmen ve Nezihi Ali Boloğlu üçlüsünün önderliğindeki Galatasaray kulübesine.

Koşu başlamıştı. 28. haftada lider Fenerbahçe’nin iki puan gerisindeydi, Galatasaray. Sürecin zorlu olacağı Ankara’daki Gençlerbirliği maçında belli olmuştu esasında. Hava şartlarından dolayı oldukça zorlu bir zeminde gerçekleşen bu eşleşmede Galatasaray, 88. dakikaya kadar gol bulamasa da, müthiş bir reaksiyon göstermiş ve bitime iki dakika kala Cassio Lincoln’ün attığı golle üç puandan fazlasını kazanmıştı. Öyle ki; bu sezon başında göreve gelen teknik heyetten Carlos Cuadrat’ın Türkçe’de öğrendiği ilk sözlerin, ‘’Galatasaray Ruhu’’ olması tesadüf değildi. Ankara’da, bitime altı hafta kala, takımın sahip olduğu en büyük kozdu bu. Daha sonra devam etti.



Trabzonspor ve İstanbul BŞB maçları gol yemeden kazanıldı. Ve 32. haftaya gelindi.

Tarihin en özel şampiyonluklarından birine koşuyordu, Galatasaray. Tarihin en özel tezahüratlarından biri altında. Bu en güzel öykünün tam orta yerinde sahneye çıkan da bir isim vardı. Yönetim, futbolcu, taraftar sahadaydı 27 Nisan 2008 akşamı. Ekran başında milyonlarca, Ali Sami Yen Stadı’nda 25.000 kişi. Hep beraber savunacaktık o akşam Galatasaray kalesini. Ümit Karan’a o uzun pası atan Emre Güngör olacaktık. Direkten döndüğünde o top, beraber kahrolacaktık. Bekleyecektik. Öyle ki; Edu Dracena ve Volkan Demirel’i hataya zorlayacaktık. Biz girmek isteyecektik o araya. Ama tüm bu hislerin vücut bulduğu bir adam vardı zaten sahada: Shabani Nonda!

Araya girdi, Nonda. Attı golünü. Önce tribünlere koştu. Müthiş bir şampiyonluğun ortasına yerleşen figür oldu. Doksan dakika sona erdiğinde; Galatasaraylı futbolcular, Kapalı Tribün ile bütünleştiler. Çocuklar gibi kutladılar o üç puanı. Ancak belli ki, yine üç puandan fazlası kazanılmıştı. Bir hafta sonra Sivasspor ile oynanacak maç, şampiyonluk için geri sayım anlamına gelecekti yalnızca. Yine de öyküyü daha değerli kılmak amacıyla belki de, 5-3’lük unutulmaz bir karşılaşma daha yaşandı. 34. haftadaki OFTAŞ maçı, ‘’Ali Sami Yen Stadı, bir şampiyonluğa daha hazır.’’ yorumları ile beklenecekti. ‘’Kıpır kıpır’’ yüreklerle izlendi OFTAŞ karşılaşması, kazanıldı.

Shabani Nonda… Çok sevdik. O da bizi sevdi. Gio dos Santos’un kendisini Galatasaray’a bağlayan imzayı attığı şu dakikalarda, Nonda’nın hüznü kalbimizin bir köşesinde duruyor. Bizden biriydi. O meşhur tezahüratın anlamını öğrendiğinde gülümsedi, el salladı. Keyifli, güzel bir insandı. Şimdi gidiyor Nonda. ‘’Duyuru’’ başlığı altında. Ama arkasında dev bir fotoğraf bırakıyor. Resmederek gidiyor o anı, o sezonu. Bir gün, 2045 yılında dahi, anlatılacak efsane bir isim olarak gidiyor. ‘’Yıl 2008… Galatasaray, şampiyonluğa koşuyor. Bir Fenerbahçe maçı. O zaman Ali Sami Yen Stadı’nda oynuyor Galatasaray. Şimdiki gibi üstü kapalı stadlar yok o devirde. Nonda diye bir adam vardı bizde. İşte; O Nonda…’’ diye devam edecek harika anılar bırakıyor arkasında. En değerlisi de bu.

Çok sevdik Nonda’yı. Gerçekten çok sevdik. Yolu hep açık olsun, yüzü hep gülsün!

Hoşça kal Nonda. Shabani Nonda!

Hiç yorum yok: