21 Ağustos 2009 Cuma

21.08.2009 Seçme Alıntılar

HERKES MECBUR MU ?


“ Şimdi de malum “süreci” kim destekliyor, kim desteklemiyor davası başladı. “Desteklemiyor” iseniz bilin ki yakında -henüz denmedi ama- “hain” ilan edilebilirsiniz. Öyle yoğun bir baskı uygulanıyor. Nitekim Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Lideri Devlet Bahçeli, “Biz bu süreçte yer almayacağız” dedi diye kızıyorlar.



Desteklemiyorsa desteklemiyor. Mecbur mu sizin gibi, bizim gibi düşünmeye?



…Sayın Devlet Bahçeli’nin o kadar sabırlı olmak gibi bir mecburiyeti yok. Nitekim bugünkü hükümetin ulusal çıkarlarımızı kolayca başkalarına peşkeş çekecek bir zihniyet yapısına sahip olduğundan kuşku duyuyor ve koyunları kurda kaptırmadan önce herkesi uyarıyor. Ne var bunda? “ (Oktay EKŞİ, Hürriyet, 21.08.2009)




ZÜLFÜ YA DA 300 BİN DEVE KULAĞI !



“Kendisi gibi “omurgalı solcu” ve “omurgalı demokrat” kişilerin AKP’nin Kürt açılımına destek vermesini isteyen şarkıcı Zülfü Livaneli, Vatan gazetesindeki köşesinden başlatmak istediği “ticari açılım”da gazete okurlarının tepkisi üzerine “yanlış anlaşıldım” diyerek savunmaya geçti.



Vatan okurlarından gelen çok ağır eleştiriler nedeniyle gazetenin internet sitesinde şarkıcı Zülfü’nün yazılarının bulunduğu sayfadaki “okur yorumları” bölümü yayından kaldırıldı; Zülfü’ye erişim geçici olarak kapatıldı.



Bu arada şarkıcı Zülfü, “Özgürlük” şarkısını ulus ötesi bir cep telefonu şirketine satması konusunda da köşesinden ilginç açıklamalar yaptı. Magazin kulislerinde, cep telefonu reklamında kullanılmak üzere “Özgürlük” şarkısı için 300 bin dolar (yaklaşık 452 bin lira) ücret aldığı konuşulan şarkıcı Zülfü, “Özgürlük” başlıklı köşe yazısında bir magazin programında jüri üyesi olması için televizyoncuların önerdiği 120 bin lira aylığı geri çevirdiğini açıklayıp şöyle dedi:



“Kusura bakmayın ama benim kazanma potansiyelimin yanında, hayatımı devam ettirmek için çalışarak kazandığım para bir hiçtir. Hele çalıştığım edisyon şirketinin, cep telefonu şirketinden aldığı para devede kulak bile değildir.” (Deniz SOM, Cumhuriyet, 21.08.2009)



BARIŞ DÜŞMANLARI...



“Bu sürecin nasıl bir süreç olduğunu anlamış değilim.. Bir takım hazırlıklar yapılıyor.. Belli ki bir takım kararlar alınacak.. Paket gibi bir şey çıkacak.. Destek ver diyorlar..



“Neye?” diye sordun mu yandın.. Anında barış düşmanı oluyorsun.. Savaştan nemalanan hınzırın teki...



Adı demokratik açılım ama bir türlü açılamıyor.. İçeriğini kimse bilmiyor, merak eden de yok galiba.. Sus diyorlar, 25 yıldır böyle bir şey olmadı, bu iş çözülecek.. Boş bulunup da ‘hangi iş’ dersen ayvayı yersin.. Kesin barış düşmanısındır.. Adı demokratik açılım ama yöntem demokratik değil.. Tek kelimesi sızdırılmıyor.. Galiba ortada ‘tek kelime’ bile yok..



Ama sorarsan, devlet projesi.. Devletin tüm organları mutabakat halinde; Cumhurbaşkanı, Meclis, Hükümet, Genelkurmay, MİT, yüksek yargı, YÖK, aklınıza ne gelirse.. Denildiğine göre hemfikirler..



İyi de hemfikir oldukları ne? İşte onu söylemiyorlar, sorana da barış düşmanı diyorlar.. (Mehmet TEZKAN, Vatan, 21.08.2009)





NELER OLUYOR BUNLARA ?



“…Sezen Aksu da öbür işgüzarlar gibi açtı telefonu, ne olduğunu bilmediği konuda Başbakan’a “destekliyorum” deyiverdi. Başbakan, içini açıkladığı ve ne olduğu bilinen konularda dahi bu denli aydın-sanatçı desteği almamıştı.



Bu açılımın ne olduğu belli değil, Sezen Aksu telefona koşuyor: “Destekliyorum...” Neyi?..Belli değil...



Neler oluyor bunlara?.. “İyi bir şey” olduğunu mu hissetti sanatçı duyarlılığı?..



O zaman “kötü bir şey” olduğunu neden hissetmedi duyarlılık:



Türkiye AB’den uzaklaşırken, toplumumuz inanan-laik diye parçalanırken, “şüpheli” birisi cumhurbaşkanı olurken, Deniz Feneri’nden oğulların-dünürlerin inanılmaz yükselişine kadar vurgun yapılırken, iktidar partisi irticanın merkezi olurken, insanların yatak odalarına girip telefonları dinlenirken ve gizli faşizm korku salarken, eline ömründe silah almamış gerçek aydınlar hapishanelerde kendi canlarına kıyarken ya da canları alınırken... Nerdeydin a duyarlılık?.. Neler oluyor size?..” (Bekir COŞKUN, Hürriyet, 21.08.2009)





YOK YERE KIRILAN KALPLER VE LEKE !



“…Sezen Aksu çıtayı biraz daha yükseltti ve Başbakan Erdoğan’ın özel kalemini arayarak, “Açılım karşısında duranları iki cihanda da lekeli kabul ediyoruz” diyerek desteğini bildirdi.



Bilerek ya da bilmeyerek kendisini sevenlere hakaret etti.



Belki Sezen Hanım, “açılım”ın ayrıntılarını özel bir kaynaktan öğrenmiştir. Bu yüzden rahatlıkla destekliyor olabilir. Ama biz bilmiyoruz... Bir yandan da PKK ve “kardeşleri” her gün bir başka saçma taleple çıkıyor karşımıza!



Bu yüzden, “Eğer açılım böyle olacaksa, olmaz olsun” diyoruz...



Sonuçta da Sezen Hanım’a göre, “her iki cihanda da lekeli” oluyoruz!



Sezen Hanım, son not özellikle size: Bilin ki “lekeli” falan değiliz...



Umarım siz de sadece “zarf”a bakarak erken patlattığınız bomba yüzünden, “mektup” açıklandıktan sonra kendinizi lekelenmiş hissetmezsiniz!” (Mustafa MUTLU, 21.08.2009)







YAKINIMIZDA AMA UZAKTAKİ ADA



“…Geçmiş zar zor anımsanıyor Kuzey Kıbrıs’ta. AKP iktidarı sayesinde KKTC, Türkiye’ye benzedi...Orada da artık cami, Kuran kursları, okullarda din eğitimi tartışmaları yaşanıyor.



Atatürkçü aydınlığa karşı sesler yükseliyor. “Rumlara ayıp olur. Rumları gücendirir” diye heykeli eleştiriliyor.



…Evet, açıklanan rakamlara göre Kuzey Kıbrıs, Türkiye’nin beş sente muhtaç olduğu dar zamanlarında bile gönderdiği yardımlardan yararlanıyor. Maaş ve fazla mesai cenneti!



…Yaşam rahattır KKTC’de... Yıllık gelir Türkiye düzeyinin üstündedir.

Lakin bir kesim vardır ki KKTC’de; Rum kadar, belki Rum’dan daha fazla Türkiye düşmanıdır.

Koltuğa sahip olana kadar MA Talat’ın izlediği inkârcı politikalara sahip çıkan bir kesim. Türkiye’yi yadsır, askere işgalci, Türkiye’ye müstemlekeci der…



Der, demesine ama Türkiye yardımı kessin diyemez. Rumlara azınlık olma peşindedir. Kendi başlarına aydınlıkta bile yürüyemezler.



Fakat uyanık Kuzey Kıbrıs halkı, son genel seçimde AKP’nin Kıbrıs şubesi MA Talat’a, inkârcı zihniyete, bu zihniyeti temsil eden Talat hükümetine ve partisine izlediği politikaları sindiremediğini gösteren öyle bir tokat attı ki... okkalı bir Osmanlı tokadı!



Ama Türkiye’deki ağabeylerine, yalakalara, iktidar yandaşlarına benzeyen o kesimin temsilcilerinin yüzleri bile kızarmadı.” (Cüneyt Arcayürek, Cumhuriyet, 21.08.2009)

Hiç yorum yok: