21 Ağustos 2009 Cuma

Balbay "Gündem"i boş bırakmadı

Ergenekon davası kapsamında tutuklu bulunan Mustafa Balbay okuyucularını yalnız bırakmıyor... Cumhuriyet'in bugünkü sayısında Balbay'ın "Hayal Gücü Parmaklıklara Sığmaz" adlı yazısı yer aldı.



İşte Mustafa Balbay'ın bugünkü yazısı...

Hayal Gücü Parmaklıklara Sığmaz

Ortak kullanım alanının zorunlu olduğu yaşamlarda başlıca iş şu:

İşbölümü...

İşbölümünün de başlıca kuralı; kim hangi işe koyulmuşsa, ötekinin de başka işe girişmesi... Kısa sürede kimin neyi yapmaktan hoşlandığı ortaya çıkıyor, böylece doğal bir işbölümü gelişiyor.

Yaşayarak da görüyoruz; bir işe iki kişi el atarsa daha yavaş yürüyor.

Benim hemen üstlendiğim başlıca iş; marul ve maydanoz yıkamak oldu.

Öyle marul-maydanoz deyip geçmeyin; eğer gördüğünüz başlıca yeşillik bunlarsa, onlardan neler üretmezsiniz...

Şöyle bir eli örten marul üzerinden sular da akmaya başlayınca şeklini iyice belli eder. Girinti çıkıntıları... Çizgi çizgi damarları. Yeşilin tonlarından beyaza uzanan dalgalanmaları... İnsanı bir anda alır, metrelerce yüksekten bereketli bir toprak parçasına bakış iklimine sürükler.

Uç kısımlarından ortasına doğru kalınlaşan damarlar bir akarsuyun ana yatağa, daha büyük bir ırmağa doğru koşması gibidir. Yaprak uçlarını, karanın birden bittiği deniz kıyısına benzetebilirsiniz. Sürekli kıvrımlar da alın size engebeli bir arazi parçası... Kıvrım diplerinde birikmiş toprakçıkları da bu durumda elbet yadırgamamak gerek. Oralarda su damlacıklarının yer etmesi de tabii ki marul barajlarının su toplama havzasından başka birşey değil.

***

Bir demet maydanoz, hayal gücüne maydanoz olur. Şöyle suya tutup silkeledin mi; coğrafyalardan coğrafya beğen. Orta halli bir hayal kurmak gerekirse kalınca bir maydanoz demeti; Amazon ormanlarında yüksekçe bir ağaçtan, daha alçak ağaçlarla dolu bir bölgeye bakış gibidir.

Biraz silkeleyince dantel yaprakçıklar rüzgârda danseden yüklü dalları andırırlar. Sanki tek tipmiş gibi görünür ama, hiçbir yaprak ötekine benzemez. Doğadaki her bitki gibi suyu gördükçe dirileşir, tazelenir.

Bazen de her maydanoz dalı yukarı uzanmış, parmaklarını iyiye açmış eller gibi gelir... Onlarca el...

Hayal gücünün sınırları yok. Parmaklıkların arasına koymanız da olanaksız. İnsanın hayal gücünü ancak bir kişi sınırlayabilir:

Kendisi!

***

Demiş ya usta; görmesen bile denizi, yukarıya çevir yüzü...

Dışarıyla en yüksek düzeyli ve en hareketli bağlantımız, uçaklar. Beyaz bir balina gibi bulutların arasından süzülüp gidiyorlar.

Ağustos ortasının bir başka rengi de leylekler oldu. Sanıyorum göç yollarının üzerindeyiz. Bazen yüzlercesi birden beyaz bulutların arasında nakış işleyip gidiyor. Elbet o an Türkçeden yardım isteyip mırıldanmamak olmaz:

- Leyleği havada gördük!

Ne güzel deyimdir!

En kalıcı dostlarımızsa bulutlar. Onları bir başka zaman ayrıca anlatmak gerek. “Balbayca” sözlüğe baktım; bulut sözcüğü bulmaktan geliyor. Örneğin yapıt gibi bulut da bir şey bulmak, bir anlam bulmak anlamında.

Geçen gün bulutları izlerken içimdeki odaların birinden taa derinden bir şiir sesi yükseldi. Lisede mi ezberlemiştim ne!

Bakıp imreniyorum akınına

Şehrin üzerinden geçen bulutların

Belki de gidiyorlar yakınına

İçimizde taşıdığımız umutların.

Hiç yorum yok: