22 Ekim 2009 Perşembe
İlk Adım!
Başbakan da Habur kapısındaki PKK bayraklarına, İmralı posterlerine bakıp olayı şova çevirenleri uyarıyor...
Başbakan, gerçeğe parmak basıyor ama kimi yargıdan ve idareden kaynaklanan uygulamalar iç açıcı değil.
Pek çok kaygıyı, kuşkuyu ve hatta “bağımsız yargı” kavramını gündeme getiriyor.
Ne yazık ki medyamız, olayların üzerine gitmiyor.
Kuşkusuz medyamız yargı bağımsızlığı üzerinde çok duyarlı. Yargı erkinin siyasal etkilerden uzak tutulmasını her zaman savunuyor.
Ne çare medyamız, Hürriyet’te Yalçın Doğan’ın yargıya siyasetin bulaştığını örnekleyen yazısında ortaya çıkardığı gerçekleri -önceki gün ve dün- görmezlikten geldi.
***
Yalçın Doğan köşe yazısında; “Dağdakiler Habur Kapısı’na gelmeden önce, İçişleri Bakanı Beşir Atalay Demokratik Toplum (Kürt) Partisi’ne güvence verdiğini” ve “Merak etmeyin gelenler tutuklanmayacak” dediğini yazdı.
Ayrıntı da verdi yazısında:
“...Tek başına bir bakanın verdiği söz değil, devlet sözü. Bu sözün pratiği var. Terörle Mücadele Yasası -gelenlere- uygulanmayacak. Yani: 1- Dört günlük gözaltı süresi yok. 2- Kolluk güçleri devreden çıkıyor, ifadeleri doğrudan savcılar alıyor.”
Önceki sabah yayımlandı bu yazı. Aynı gün saat 11.00’de gazete ve TV’lerin Ankara temsilcileriyle buluşan İçişleri Bakanı Atalay’a, tek bir gazeteci Yalçın Doğan’ın yazdıklarının doğru olup olmadığını sormadı.
Tabii Bakan da bu konulara girmedi, yazılanlara açıklık getirmedi.
Bakan medyanın eline 150 kişi daha gelecek diyen horoz şekeri kabilinden bilgi verdi. Bürolarına gönderdi.
***
Öğleden sonra Habur Kapısı’na lüks bir jiple dayanan 5’i dağlı 34 kişi; İçişleri Müsteşarı’nın nezaretinde... bir savaşın karşı tarafıyla barış görüşmeleri yapmaya gelen bir heyet gibi karşılandı.
Dağdan inenleri Habur’a kadar giderek kapıda bekleyen savcılar sorguladı.
Orada ifadelerine başvurdu; lakin dağdan inenler Terörle Mücadele Yasası’na sığınmayacaklarını ve ‘sayın’ diye andıkları İmralı’dakinden aldıkları talimat üzerine geldiklerini söylemekte direndiler.
Savcılar -gazetelerin dünkü haberlerine göre- İmralı’dan ‘sayın’ diye söz ederler, “önderlikten (İmralı’dan) aldıkları talimatla geldiklerini” ifadelerinde yineleyecek olurlarsa... tutuklanacaklarını ima ederek, zar zor bu söylemlerinden vazgeçirdiler.
Mahkemede İmralı’ya ‘sayın’ demeyi sürdürecek oldular, ne ki yargıç, bu söyleme devam ederlerse tutuklanma olasılığını anımsatan uyarılarda bulundu dağdan inenlere.
Ve... terör örgütünden beşi tutuklanmadı, serbest bırakıldı.
***
Bu gelişme neyi kanıtlıyor:
Bakan Atalay, bir gece önce bir gün sonra yargıda olacakları biliyor ki; DTP’ye -Ahmet (Kürt) Türk’e- dağdan gelenlerin tutuklanmayacağını, serbest bırakılacaklarını söylüyor.
Gelenlerin pişmanlık yasasından yararlanmak istemeyeceklerini daha önceden bildiği için DTP’ye dört günlük gözaltının olmayacağını ve kolluk güçlerinin devreden çıkarılacağını, ifadeleri doğrudan savcıların alacağını bildiriyor.
“Hükümet Kürt açılımını özünde Apo ile birlikte yürütüyor. DTP’nin arkasında Apo var. Hükümet Apo ile DTP üzerinden konuşuyor. -Yalçın Doğan-”
***
Dağdakileri “tıkanan sürecin açılması için” Habur’a indiren hükümetin dirayetli Kürt politikası mı yoksa hükümet kendi dışında hazırlanan bir senaryoyu mu uyguladı?
Soruyu İmralı’dakinin 9 Ekim’de avukatlarıyla yaptığı görüşmede söyledikleri yanıtlıyor.
İmralı’daki; “Kürt sorununun çözümünde askeri ve siyasi yöntemlerde tıkanıklık yaşandığını” söylüyor ve “...siyasetin önünün açılarak demokratik çözüm sürecinin gelişmesi için bir kez daha barış gruplarının devreye konulması” çağrısında bulunuyor ve:
Dağdakilerle birlikte 34 kişi 20 Ekim günü Türkiye’ye geliyor!
Hükümetin açılım yolundaki büyük başarısının kaynağı böylece açığa çıkıyor.
RTE’nin övdüğü ilk adım, işte böyle bir adım!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder