21 Ekim 2009 Çarşamba

Kim İndirdi?


Algılama karmaşası yaşanıyor.
Kimine göre, Kandil’den indiler, terör örgütü artık elini tetikten çekiyor.
Kimine göre, gelen teröristler barış grubu.
Kimine göre, sınır kapısından Türkiye’ye kırmızı halılar üzerinde yürüyerek girdiler.
Oysa İçişleri Bakanı Beşir Atalay dün olayı sahiplendi.
Gelen grubun Kürt açılım planının bir parçası olduğunu söyledi.
Dağdan inmeyi kim sağladı?
Kürt çevrelerin, dağdaki Murat Karayılan’ın açıklamasına bakılırsa İmralı’daki terörist başının verdiği talimat üzerine; Kandil ve Mahmur, davaya zarar vermeyecekolanları ince uzun çalışmalardan sonra saptadı ve gönderdi.
Ana muhalefet lideri Baykal’ın sürekli yinelediği gibi:
AKP hükümeti-Demokratik Toplum (Kürt) Partisi (DTP)-İmralı arasındaki gözlerden uzak, üçlü ilişki meyvesini verdi.
RTE, grubunda bu olguları yalanladı, ama; bir grup terörist ellerinde bir mektup dağdan indiler!
Günaydın ayrışma, günaydın bölünme!
***
Devlete olmazsa olmaz kimi koşullar sıralayan bir mektup.
DTP liderliğinin, (örneğin İmralı’ya bağımlı Ayna Emine’nin) aylardır yinelediği koşullar.
İmralı’nın yazdığı yol haritasının açıklanması ve.. askeri ve siyasi alana dönük operasyonların durdurulması, demokratik siyasi çözümün açılması, Kürtçe eğitim, isim özgürlüğü gibi koşullar.
Gelenler terörist değilmiş meğer. Mektupta yazılanlara göre, gelmelerindeki neden tarihi yaşamakmış ve.. tıkanan açılım sürecinin önünü açmak!
Böylece gelen heyet, Türkiye Cumhuriyeti ile PKK arasında görüşmelerin başlamasına öncülük yaptığını iddia ediyor.
Terörü bu yoldan çözümleyeceği sanısıyla AKP hükümeti de devlet olmanın ağırlığını bir yana atıyor.
İçişleri Bakanı, olayın Kürt açılımının bir parçası olduğunu, dolaylı biçimde teröristlerle görüşüldüğünü kabul ederek örgütle masaya oturmaya hazır olunduğu izlenimini veriyor.
Oysa açılım sayesinde devlet; terör örgütü karşısında aczini kanıtlamış oluyor.
***
DTP Genel Başkanı Ahmet (Kürt) Türk, terör heyeti Habur’dan girmeden önce, gelen barış heyetinin tutuklanmasının barışa darbe vuracağını söyledi.
-Uğur Dündar’ın önceki akşam Star’da haklı olarak söylediği gibi- DTP, gelenler tutuklanırsa ne biz ne de halkımız bunu kabul etmeyecektir diyerek sınır kapısına giden cumhuriyet savcılarına talimat vermek cüretinde bulundu. Bu, kontrolün DTP ve PKK eline geçtiğini gösteriyor.
Dağdan inenler zemzem suyuyla yıkanmış kadar masum mu? Gelen teröristi savunmak isteyenler; -nasıl saptadılarsa- Elbette masumlar. Silah kullanmadılar, öldürmediler diyorlar.
Kandil’e çıkmaları, -Uğur Dündar’ın dediği gibi- dağda çiçek toplamak için değildi herhalde!
Elbette yargılanacaklar, gerekiyorsa elbette tutuklanacaklar da!
Yoksa yargı üzerinden terörist kurtarmak, bir çeşit affın kapısını açmak, açılımın bir başka parçası mı?
***
Dün Yalçın Doğan’ın Hürriyet’te yayımlanan Atalayın DTPye verdiği söz başlıklı köşe yazısı; yukarıdaki soruyu yanıtlıyor.
Dolaylı, dolaysız, yazılı, sözlü, imzalı, mühürsüz, emin olduğum bir başka görüşme, Apo ile devletten birileri. Şu ya da bu yoldan.
Hükümetten gelen açıklamalar ile Aponun dağdakilere çağrısı üst üste düşüyor ve bundan bir sonuç çıkıyor.
‘Hükümet Kürt açılımını özünde Apo ile birlikte yürütüyor.’ DTPnin arkasında APO var. Hükümet, Apo ile DTP üzerinden konuşuyor.
Dağdakiler Habur Kapısına gelmeden önce, İçişleri Bakanı Beşir Atalay DTPye güvence veriyor: ‘Merak etmeyin, gelenler tutuklanmayacak’…
…‘Terörle Mücadele Yasası uygulanmayacak’ diyor Onlara verilen diğer söz: ‘Gelenler pişmanlık yasasından yararlanmayacak, doğrudan serbest bırakılacak’…” (Nitekim mahkeme dün beş PKK’liyi serbest bıraktı.)
Bakan Atalay’a göre, tabii DTP’ye (örgüte) verilen sözler yalandır, yalan!
İyi de bir başka gerçeği hâlâ yalanlamakla geçiştirebileceklerini mi sanıyorlar:
Açılım aslında ABD ile, Türkiye ile, Türkiyenin Bağdattaki hükümet ve Irakın kuzeyindeki Mesud Barzani yönetimiyle birlikte kotardıkları bir senaryodur.
Görünen köy kılavuz istemiyor.

Hiç yorum yok: