21 Ekim 2009 Çarşamba

Ne Hâllere Düştük!




Ne Hâllere Düştük!

Dünkü AKP gazetelerinin manşetleri muhteşemdi. Arkadaşların kalemlerinden ve sayfalarından yağ bal akıyordu. Türkiye kurtulmak üzereydi! İşte bazı manşetler:

“Eve dönüş bayramı. Demokratik açılımla başlayan süreçte tarihî bir gelişme yaşandı. Dağdakiler eve dönüş sürecini yaşarken, tüm yurtta terör bitiyor umudu kuvvetlendi.”

“Habur’da barış için ilk adım. Gelenleri pişman etmeyelim.”

“Cumhuriyetin Barış milâdı.”

“Açılıma dağ dayanmaz.”

Yağcılığın, yalancılığın bu kadarı olur mu demeyin. Eğer bu medya patronları AKP’nin yanaşması ise, her şey olur.

Ülkemizde gerçek anlamda gazetecilik çoktaan bitti. Onun yerini büyük medya patronları aldı. AKP ne yaparsa yapsın, hiç fark etmez. Onlar gazeteci falan değil; medya baronları.

Bugünkü iktidardan beslenen, milyarlarca dolarlık ihaleler alan, beklentileri olan, işleri bozulmasın diye yatıp kalkıp Tayyip’e dua eden, karşısında el pençe divan duran, bazıları da korkutulmuş ve sindirilmiş para babaları.

Onlar gazeteci falan değil, bugünkü AKP iktidarının emir kulları. Meslek onurumuzu da kendi çıkarları için ayaklar altına almaktan utanmayan, gazetecilik kisvesi altında yağcılık yapıp millerimizi kandırmaya yeltenen çıkarcılar…

***

Çoluk çocuk, kadın erkek 34 kişi PKK tarafından Kuzey Irak’ta seçiliyor. Bu isimler, ya da nitelikleri İmralı Adası’ndan örgütünü yönetmekte olan Apo’ya bildiriliyor. Onay alındıktan sonra Türkiye’ye “Barış elçisi” yutturmacası ile gönderiliyor. Hepsini üzerinde tek tip üniforma var. Sınırda onları 50 bin kişilik kalabalık ve DTP milletvekilleri karşılıyor.

Ellerinde birer mektup. Bu mektuplar en kısa zamanda bizi yöneten sorumsuzlara verilecek!.. Dün bilmeden tahmin etmiştim, aynen doğru çıktı!. İşte özetle mektupların içeriği:

“Önderimiz Abdullah Öcalan’ın yol planı kamuoyuna açıklansın. Askeri operasyonlar durdurulsun. Kürt halkının özgür iradesi esas alınsın. Kürt kimliği anayasaya girsin. Kürtçe her alanda kullanılsın. Çocuklarımıza Kürtçe isim verelim; Kürtçe eğitip büyütelim. Kendi kimliğimizle demokratik ve toplumsal örgütlenmemizi geliştirelim. Güvenlik güçlerinin baskı ve zulmünden uzak yaşayalım. Sivil-demokratik bir anayasa hazırlansın.”

Bu işin tam Türkçe tercümesi şu:

Kürdistan artık kurulsun.

İkinci aşama ise şöyle gelecek:

Hadi bize eyvallah abiler, biz Kürdistan’ı kurduk, sizden ayrılıyoruz.

Bu tezgâhı, bu oyunu milyonlarca insanımız görüyor da, Tayyip mayyip görmüyor mu? Elbette görüyor ama ABD ve AB’den gelen emir ve direktifleri uygulamak zorunda. Oralardan emir geldi:

Ermeni açılımı yapılacak. Yap… Kürt açılımı yapılacak. Yap… Ermeni sınırını aç. Kürtlere özgürlük ver.! Ötesi senin sorunun.

***

Bakınız, tek tip üniformalarıyla pazartesi günü Türkiye’ye gelip, şimdi hepsi de serbest kalanlar önce ne dediler:

“Eve dönüş, etkin pişmanlık gibi yasalardan yararlanmayacağız. Biz teslim olmaya gelmedik.”

Adamlar haklı. Teslim olmaya değil, teslim almaya geldiler. Kimi teslim alacaklar? Elbette Türkiye’yi. Şimdi ilk aşamadayız. Her şey yavaş yavaş, adım adım gerçekleşecek. Böyle şeyler bir günde olmaz ki!

Dün ne dedi bizim İçişleri Bakanı! “İlk etapta 100–150 kişinin gelmesini bekliyoruz.”

Bu kez aceleye geldi, bundan sonraki kafileleri mutlaka resmî törenle karşılamak gerekecek! Taksit taksit gelecekler, yeni mektuplar getirecekler, bildiriler dağıtacaklar, basın toplantıları düzenleyecekler, mitingler yapacaklar, ayaklı propaganda makineleri hızla faaliyete geçecek, dünyayı ayağa kaldıracak.

Örgütünü İmralı’dan özgürce yöneten Apo’ya belki bir süre sonra adada basın toplantısı yapma hakkı verilecek. Lütfen buna da olmaz olmaz demeyin. Adam taa oralardan örgüt yönetiyor. Bizim hükümetle kıran kırana pazarlık edebiliyor. Basın toplantısı yapma hakkı niye olmasın!..

Yani bu işin devamı gelecek. Doymak bilmeyen canavar istedikçe isteyecek, verdikçe daha fazla yiyecek, Tayyipler, mayyipler bile şaşırıp kalacak. Ama o zaman iş işten geçmiş olacak. Belki o zaman “Bu konuya Milli Güvenlik Kurulu el koymuştur. Orada görüşeceğiz” gibi açıklamalar yapmak zorunda kalacaklar. Şimdiden uyarayım, bu numarayı da hiç kimse yutmaz…

Çünkü MGK, geçmişte işlevi olan ve önemsenen bir kuruldu. AKP iktidarı AB’den gelen emir doğrultusunda yasayı değiştirdi. Şimdi o kurul, AKP’li hükümet üyelerinin çoğunlukta olduğu bir yerdir. (Buna aynı parti mensubu olan Çankaya’da oturan şahsı da ekleyin.)

Dolayısıyla, AKP’nin bir yan kuruluşu olmaktan öte hiçbir fonksiyonu yoktur. Beş komutanın katılması dışında Tayyip’in Bakanlar Kurulu’nun benzeridir.

Neyse, Kuzey Irak’tan gelecek yeni kafileleri hep beraber bekleyelim. Onları bu kez bando, mızıka ile karşılayıp güzelce ağırlayalım. Kendilerine Çankaya’dan, Başbakanlıktan randevuları önceden ayarlayalım.

Böylece, ABD, AB ve utanç verici koşullarda bile suskun kalmayı yeğleyen Türk Milleti’ni mutlu etmeyi başaralım! “Kürt açılımı” işte böyle olur.
Günün birinde bakarsınız “Kürdistan” elden çıkmış ve sıra “Türk açılımına” gelmiş!..

Hiç yorum yok: